Maliye Postası Dergisi
ASIL İŞVEREN-ALT İŞVEREN İLİŞKİSİNİN KANUNA UYGUN KURULUP KURULMADIĞI VE MUVAZAAYA DAYANIP DAYANMADIĞI
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 2021/8742
K: 2021/13323
Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, müvekkili sendika üyesi olan davacıların, davalı ...’nün değişik işyerlerinde kağıt üzerinde taşeron işçisi gösterilmek suretiyle işyerinde yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmesi kapsamı dışında tutulduklarını, emsal davalarda verilen kararlarda, davalı ... ile yüklenici firmalar arasındaki ilişkinin muvazaalı kabul edilerek taşeron işçilerinin toplu iş sözleşmelerinden yararlandırılmaları gerektiğinin tespit edildiğini, emsal kararların eldeki dava açısından kesin delil teşkil ettiğini ileri sürerek, muvazaa sebebiyle davacıların baştan itibaren davalı ...’nün işçisi olduklarının tespitine ve davacıların üyeliklerinin davalıya bildirildiği tarihten itibaren işyerinde yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmelerinden yararlandırılmaları gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, dava dilekçesinde her bir davacı bakımından somut bilgiye yer verilmediğini, sendikanın dava açma yetkisi bulunmadığını, müvekkili kurum ile hizmet alım sözleşmesi yüklenicisi olan firmalar arasındaki ilişkinin kanuna uygun olup, muvazaalı olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi’nin 2015/30110 esas, 2015/35443 karar ve 22.12.2015 tarihli ilamı ile sair yönler incelenmeden özetle “...Somut olayda, aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayan binbeşyüzü aşkın sayıda davacılar adına sunulan tek dilekçeyle dava açılmıştır. Mahkemece, davaların tefrik edilmeden yargılamaya devam edilmesi, yargılamanın ve temyiz incelemesinin sağlıklı yapılması bakımından yerinde olmamıştır. “ gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, davalar tefrik edilmiş, bilirkişi raporu da alındıktan sonra rapor doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmış; aynı maddenin yedinci fıkrasında “asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” kuralına yer verilmiştir.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi halinde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o iş yerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi halde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının davalıya ait işyerinde hizmet alım sözleşmeleri kapsamında dava dışı şirketler nezdinde yol bakım işçisi (mevcut dosya kapsamından tespit edildiği kadarıyla) olarak 31/08/2009 tarihinden itibaren (dava tarihi itibariyle) çalıştığı anlaşılmaktadır.
Dosyada mevcut bilirkişi raporunda; davacının davalı nezdindeki hizmet süresi içindeki çalıştığı işverenler ile davalı arasındaki hizmet alım sözleşmeleri ve şartnameleri incelenerek dosya üzerinden sözleşmelerin muvazaalı olup olmadığı değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme yapılırken de çalışma süresine göre yürürlükte olan 6001 sayılı ... Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun ile bu Kanun’dan önce yürürlükte olan 5539 sayılı ... Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun hükümleri dikkate alınmıştır.