Maliye Postası Dergisi
ŞİRKET ÇALIŞANI OLUP AYNI ZAMANDA ORTAKLARDAN BİRİNİN OĞLU OLAN KİŞİYE KIDEM TAZMİNATI ÖDENMESİNİN VE ŞİRKETİN YAPTIĞI DİĞER MASRAFLARIN KABUL EDİLMEMESİ
DANIŞTAY ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/13699
Karar No : 2020/435
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacının bazı giderlerinin ticari faaliyetiyle ilgili olmadığı ve bir kısım hasılatını da kayıt ve beyan dışı bıraktığı yolunda tespitleri içeren vergi inceleme raporuna dayanılarak adına 2013 yılı için re’sen salınan kurumlar vergisi ve tekerrür hükümleri uyarınca artırılarak kesilen bir kat vergi ziyaı cezası ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacı şirket çalışanı olup aynı zamanda ortaklardan birinin oğlu olan kişiye kıdem tazminatının nakden ödenmesinin hayatın olağan akışına aykırı düştüğü iddiasıyla yapılan ödeme gider sayılmamış ise de 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca koşulların oluşması halinde işçiye kıdem tazminatı ödenmesinin yasal bir zorunluluk olduğu, öte yandan, anılan şahsın çalışan olmadığı hususunda ve kıdem tazminatı tutarında herhangi bir eleştirinin de bulunmadığı dikkate alındığında söz konusu ödemenin gider olduğunun kabulü gerektiği, şirket yetkilisince işçi ve personelin iş yerinde kahvaltı yaptığının ve yemek yediğinin ifade edilmesi karşısında gıda ve market harcamalarına ilişkin giderlerin uygun olduğu, safi kazancın hesaplanmasında aracın lüks olup olmaması yönünden bir ayrım yapılmadığından şirket aktifine kayıtlı üç adet taşıt için yapılan olağan bakım, yakıt ve diğer giderlerin gösterilebileceği, temsil ve ağırlama giderlerine ilişkin olarak 19/06/2013 tarihinde . ….. Otel’de tanıtım amaçlı müşterilere verilen yemek karşılığı yapılan ödemelerin çok yüksek tutarlı olmadığı ve şirket faaliyetleri düşünüldüğünde ticari hayatın olağan akışına aykırı olmadığı, şirketin aktifine kayıtlı ve kredi ile alınmış 4 adet çekici, 2 adet dorseye ilişkin kredi faizine yönelik olarak, demirbaş eşyanın maliyet bedeline girecek giderlerin neler olduğunun 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 262, 270 ve 273. maddelerinde sayıldığı faiz giderleri bunlar arasında sayılmadığı gibi ne şekilde değerlendirileceği konusunda da açık bir yasal düzenleme bulunmadığından doğrudan gider yazılabileceği sonucuna ulaşıldığı, davacı şirket tarafından satın alınan 3 adet cep telefonu ve yazıcının toplam bedelinin amortisman yoluyla itfa edilmesi gerekirken doğrudan gider olarak yazılamayacağı, 197 Sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca, yukarıda bahsi geçen araçlar için davacı şirket tarafından ödenen motorlu taşıtlar vergisinin kanunen kabul edilmeyen gider olduğu, şirket ortakları ve ailelerine ilişkin konaklama giderlerinin ise kanunen gider olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığı, bir şirketten alacağı kapsamında 235.000,00 TL tutarlı aldığı çekin karşılıksız çıkması üzerine icra takibine başlandığı, bu tutar üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin önce “şüpheli alacaklar-borçlar” hesabına, dönem sonunda ise “olağan gider ve zararlar” hesabına kaydedildiği ve dönem karından indirildiği, inceleme elemanı tarafından “konusu kalmayan alacaklar”a kaydedilmesi gerektiği belirtilen verginin gider olarak kabul edilemeyeceği, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 58. maddesi uyarınca hesaplanan vergi tutarının kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak indirilemeyeceği, defter ve belgelerine göre nakliye hizmeti gelirlerinin, akaryakıt giderlerine göre düşük kaldığından hareketle ilgili yılda kullanılan 143.079 litre yakıtla gidilecek yol üzerinden yapılan randıman hesabı sonunda kayıt dışı bırakılan nakliye geliri tutarı olarak 369.413,00 TL bulunduğu, bu tutarın da dönem karına eklenmesi gerektiği belirtilmiş ise de yapılan hesaplamanın somut verilere göre değil varsayıma dayanılarak gerçekleştirildiğinin görüldüğü, 2013 yılına ilişkin olup 2014 yılı içinde kesinleşen vergi ziyaı cezasının tekerrüre esas alınamayacağı, somut bir saptama olmaksızın özel usulsüzlük cezası kesilemeyeceği gerekçesiyle tarhiyat azaltılmış, vergi ziyaı cezasının tekerrüre isabet eden kısmı ile özel usulsüzlük cezası ise kaldırılmıştır.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, şüpheli hale gelen alacağa ilişkin katma değer vergisi içinde karşılık ayrılabileceği, bu konuda yasal bir kısıtlama olmadığı, konuya ilişkin olarak çıkarılan 334 nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin açık olduğu ileri sürülerek kararın aleyhe olan hüküm fıkrasının bozulması istenilmektedir.
Davalı idare tarafından, işletme ile ilgisi olmayan giderlerin reddi ile randıman incelemesi sonucu bulunan kayıt dışı hasılat üzerinden yapılan tarhiyatın hukuka uygun olduğu ileri sürülerek kararın aleyhe olan hüküm fıkrasının bozulması istenilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacının bazı giderlerinin ticari faaliyetiyle ilgili olmadığı ve bir kısım hasılatını da kayıt ve beyan dışı bıraktığı yolunda tespitleri içeren vergi inceleme raporuna dayanılarak adına 2013 yılı için re’sen kurumlar vergisi salındığı, tekerrür hükümleri uyarınca artırılarak bir kat vergi ziyaı cezası ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. bendi gereğince özel usulsüzlük cezası kesildiği anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde, ticari kazancın elde edilmesiyle ilgili olmak şartıyla dava ve icra safhasında bulunan alacakların şüpheli alacak sayılacağı ve bu tür alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği öngörülmüştür.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10. maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması vergiyi doğuran olay olarak düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME: