Dergiden Seçme Makaleler
UMS/TMS-29 YÜKSEK ENFLASYONLU EKONOMİLERDE FİNANSAL RAPORLAMA STANDARDI VE VERGİ MEVZUATINA ...- Özgür Özkan
Özgür ÖZKAN
Vergi Denetmeni(*)
UMS/TMS-29 YÜKSEK ENFLASYONLU EKONOMİLERDE
FİNANSAL RAPORLAMA STANDARDI VE VERGİ MEVZUATINA GÖRE ENFLASYON MUHASEBESİ UYGULAMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI
GİRİŞ
Özgür ÖZKAN
Vergi Denetmeni(*)
UMS/TMS-29 YÜKSEK ENFLASYONLU EKONOMİLERDE
FİNANSAL RAPORLAMA STANDARDI VE VERGİ MEVZUATINA GÖRE ENFLASYON MUHASEBESİ UYGULAMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI
GİRİŞ
Muhasebenin temel kavramlarından olan parayla ölçülme kavramı “Parayla ölçülebilen iktisadi olay ve işlemlerin muhasebeye ortak bir ölçü olarak para birimiyle yansıtılmasını ifade eder.” şeklinde tanımlanmaktadır. Diğer bir temel kavram olan maliyet esası kavramı ise; “Para mevcudu, alacaklar ve maliyetinin belirlenmesi mümkün veya uygun olmayan diğer kalemler hariç, işletme tarafından edinilen varlık ve hizmetlerin muhasebeleştirilmesinde, bunların elde edilme maliyetlerinin esas alınmasını ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Maliyet esası kavramı, “İşletmelerin faaliyetlerini bir süreye bağlı olmaksızın sürdüreceğini ifade eden” işletmenin sürekliliği kavramına dayanmaktadır. Enflasyonun hızlı bir şekilde devam ettiği ülkelerde, paranın değerinin değişmediği varsayımına dayanılarak yapılan bu tanımlamalar doğrultusunda hareket etmek mali tabloların gerçeği yansıtmasına engel olmaktadır.
İşletmelerin finansal durumu, performansı ve finansal durumundaki değişiklikler hakkında bilgi sağlayan en önemli unsur finansal tablolardır. Finansal tablolar, kullanıcıların büyük bir kısmının ortak ihtiyaçlarını karşıladığı gibi çoğunlukla geçmişteki işlemlerin etkilerini gösterip, geleceğe ilişkin kararlar alınmasını sağlar.
Finansal tabloların bu derece büyük öneme sahip olması nedeniyle, muhasebe verilerinin doğru ve güvenilir biçimde finansal tablolara aktarılması gerekmektedir. Ancak, fiyat hareketlerinin sürekli olarak değiştiği ülkemizde, bu durumun sağlanması oldukça güçtür. Bu nedenden dolayı, yüksek enflasyon dönemlerinde finansal tabloların düzeltilmesi gereği herkes tarafından kabul edilmesi gereken bir gerçektir.
Finansal tabloların enflasyon koşullarına göre düzeltilmesi konusunda ilk olarak Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu, çalışmalar yapmış ve UMS-29 standardını yayınlamıştır. Bu standarda paralel olarak Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu, “TMS-29 Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlama Standardı”nı yayınlamıştır. Her iki standartta, enflasyon ortamında finansal tabloların çevrilmesinde Genel Fiyat Düzeyi Yöntemini benimsemiştir.
Bu çalışmamızda UMS 29 Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlama standardı ile vergi mevzuatımıza göre enflasyon muhasebesi uygulamaları karşılaştırmalı olarak anlatılacaktır.
1. STANDARDIN AMACI
Bu standardın amacı, yüksek enflasyonlu ekonomilerde temel finansal tabloların düzenlemesini içermektedir (Türkiye Muhasebe Standartları, 2007: 757).
2. STANDARDIN KAPSAMI
Bu standart (TMS-29, m.2):
- Yüksek enflasyonlu ekonomilerde faaliyet gösteren işletmelerin, tüm finansal tablolarında uygulanır.
- Enflasyonun sürekli etkili olduğu ekonomilerde, faaliyet sonuçlarının ve finansal durumun düzeltme yapılmaksızın yerel para biriminde raporlanması anlamlı ve faydalı değildir. Ayrıca, farklı zamanlarda meydana gelen işlemlerin veya diğer olayların tutarlarının karşılaştırılması yanıltıcı olabilir.
- Yüksek enflasyonun varlığına ilişkin kesin bir oran tanımlamaz. Finansal tabloların bu standarda göre düzeltilmesinin ne zaman gerekli hale geleceği konusu bir takdir meselesidir.
- Yüksek enflasyonlu ekonominin para biriminde raporlama yapan tüm işletmeleri kapsamaktadır.
Bir ülkedeki nüfusun çoğunluğu servetini parasal olmayan varlıklarda ya da nispeten istikrarlı bir yabancı para biriminde tutmayı tercih ediyorsa, elde tutulan yerel para, satın alma gücünü korumak üzere hemen yatırıma dönüştürme vb. suretiyle değerlendiriliyor ise, nüfusun çoğunluğu parasal tutarları yerel para biriminden değil, nispeten istikrarlı bir döviz cinsinden belirleniyor, kredili satış ve satın almalardaki fiyatlar süre kısa bile olsa, kredi süresi boyunca satın alma gücünde belirlenen zararları karşılayacak şekilde tespit ediliyor, faiz oranları, ücretler ve fiyatlar bir fiyat endeksine bağlanıyor ve son üç yılın kümülatif enflasyon oranı %100’e yaklaşmakta ya da aşmakta ise, o ülkede yüksek enflasyon söz konusudur.(1)
4. 29 NO.LU ULUSLARARASI MUHASEBE
STANDARDININ TÜRKİYE’DE UYGULANMA SÜRECİ
Son yıllarda, çok uluslu şirketlerin ve sermaye hareketlerinin gelişimi, uluslararası sermaye piyasalarındaki yatırımlar için gereksinim duyulan finansal bilgilerin raporlanması ve sunumunda uyum sorununu ortaya çıkarmıştır. Bu sorunların giderilebilmesi için yatırımcıları korumaya yönelik uluslararası alanda genel kabul görecek muhasebe standartları oluşturma çalışmaları başlamıştır(2).
Uluslararası Muhasebe Standartları, 1973 yılında, 71 farklı ülkeden 97 muhasebe organizasyonunun katılımı ile kurulan IASC (International Accounting Standarts Comittee) tarafından hazırlanarak yayınlanmaktadır. Bu komitenin amacı kuruluş sözleşmesinde, “Finansal tabloların sunumunda gerekli yönetmelik, yöntem ve standartların geliştirilmesi için çalışmak ve geliştirilen bu standartların dünya ölçeğinde benimsenmesi ve uygulanması için gerekli faaliyetleri yürütmek” biçiminde tanımlanmıştır(3).
Ülkemizde mali tabloların enflasyona karşı korunması ve böylece vergiye tabi karın doğru şekilde hesaplanması ilk defa VUK’ na 19.2.1963 tarih ve 205 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi ile eklenen geçici 11’inci maddesi ile getirilen “yeniden değerleme” müessesesi ile sağlanmak istenmiştir. Bu kurum bilançoya dahil amortismana tabi ekonomik varlıklarla bu varlıkların değeri üzerinden ayrılmış olup bilançonun pasifinde gösterilen amortismanları belli bir katsayı ile yeniden değerleyerek bulunan değer artışının sermayeye eklenmesi ya da çekilmesi halinde bir başka ifadesi ile realize edilmesi halinde vergilenmesini öngörmekteydi. Revalüe değerler üzerinden ayrılan amortismanların eski değerlerle farkı da gider yazılamamaktaydı. Daha sonra yapılan değişikliklerle işler hale getirilen ve iktisadi devlet teşekkülleri hariç ihtiyari olan yeniden değerleme müessesesi 3332 sayılı Yasa ile VUK mükerrer 298’de düzenlenir hale getirilmiş aynı yasa ile “yeniden değerleme oranı” tesbit edilerek hesaplanan değer artışları vergilenmez hale getirilmiştir.
Vergi sistemimizdeki enflasyona karşı korunma mekanizmalarının ikincisi stokların değerlemesinde 4008 sayılı Yasa ile VUK. 274’e getirilen” son giren ilk çıkar” (LİFO) yöntemi olmuştur. Bu yöntemi seçen mükelleflerin en az beş yıl bu yöntemden vazgeçemeyecekleri de hüküm altına alınmıştır.(4)
Bu yazının tamamı Maliye Postası Dergisi'nin 01 Ocak 2011 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Yazının tamamını ve Vergi, SGK, İş, Ticaret Mevzuatı ile ilgili güncel konularda uygulamaya yönelik bunun gibi diğer makaleleri düzenli olarak takip etmek, ücretsiz danışmanlık hizmetimizden yararlanmak için siz de abonemiz olun.
(*) Vergi Denetmeni, Eski Banka Müfettişi, Muhasebe-Finansman ABD. Doktora Öğrencisi