Maliye Postası Dergisi
VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KANUNUNA GENEL BİR BAKIŞ VE VERASET İLAMI
Fırat İNSEL
7338 sayılı Kanunun 1’inci maddesinde belirtildiği üzere; “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset yoluyla veya ivazsız (karşılıksız) bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikali Veraset ve İntikal Vergisi’nin konusuna girmektedir. Bu vergi, Türk vatandaşı olup yurtdışından aynı şekilde iktisap edilecek mallara da şamildir.” Türkiye’de bulunan bir şahsın, Türkiye sınırları dışında bulunan malını veraset yoluyla veya ivazsız bir şekilde iktisap eden ve Türkiye’de ikametgâhı olmayan yabancı şahıslara intikali bu verginin konusuna girmez. Ancak iktisap eden ve Türkiye’de ikametgâhı olan yabancı şahıs bu vergiye tabidir.
Veraset ve İntikal Vergisinin Konusu; bir kişinin ölmesi veya mahkemece gaipliğine karar verilmesi sonucu mallarının mirasçılarına veraset yoluyla intikal etmesi ile sağlar arası vasiyet, bağış, piyango, kura, tesadüf oyunu gibi yollarla ivazsız mal intikalleri şeklinde ele alınabilir biri olarak kabul edilebilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, mirasçı veya kendisine bağış yoluyla ivazsız intikal yapılan kişi için vergi borcunun doğmasının belli şartları bulunmaktadır. Buna göre mirasın reddedilmemiş olması veya intikale konu olan mal eğer menkul mal ise fiziken kendisine verilmiş olması, diğer bir ifade ile mülkiyetin zilyetliği içerecek şekilde devredilmiş olması; intikale konu olan mal eğer gayrimenkul mal veya tescile tabi hak ise ilgili sicile şahıs adına tescil edilmesi gerekmektedir.
Veraset ve İntikal Vergisi genel olarak hem veraset (bir kişinin ölümü ile malvarlığının mirasçılara geçmesi) yoluyla ve hem de sağlar arası ivazsız mal intikallerini vergilendirmektedir. Mal kavramı ile üzerinde mülkiyet oluşturulabilen menkul ve gayrimenkul şeylerle malvarlığı içine girebilen sair bütün haklar ve alacaklar anlaşılır. Literatürde veraset vergisinin; biri paylaşılmamış tereke vergisi (tereke vergisi), diğeri ise paylaşılmış tereke vergisi (miras payı vergisi) olmak üzere iki ayrı uygulama şekli vardır. Paylaşılmamış tereke vergisinde, muristen kalan terekesi mirasçılara geçmeden terekenin tamamı üzerinde genellikle artan oranlı bir vergi alınır. Paylaşılmış tereke vergisinde ise, tereke paylaşıldıktan sonra her bir mirasçının payı ayrı ayrı ve mirasçının yakınlık derecesi ve diğer şahsi özellikleri dikkate alınarak vergilendirmeye gidilir. Bu haliyle tereke vergisi objektif karakterli bir vergi iken, miras payı vergisi sübjektif karakterli bir vergidir. Türkiye’de miras payı vergisi uygulanmaktadır. Veraset ve İntikal Vergisi’nin konusu düzenlenirken, kanunların uygulama alanının belirlenmesine yönelik olarak hem şahsilik hem de mülkilik ilkelerine yer verilmiştir.
- Şahsilik ilkesine göre VİVK uygulama alanı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait Türkiye içi ve/veya dışında bulunan malların veraset veya herhangi bir suretle ivazsız intikalleri vergilendirilir. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Türkiye dışındaki mallarını ivazsız şekilde iktisap eden Türkiye’de ikametgâhı bulunmayan yabancı şahısların elde ettikleri mallar için VİV uygulanmaz. Yabancı ülkelerde bulunan malların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarınca veraset veya herhangi bir suretle ivazsız iktisap edilmesi de veraset ve intikal vergisine tabi olacaktır.
- Mülkilik ( Yersellik ) ilkesine göre VÎV uygulama alanı Mülkilik ilkesi Türkiye’de bulunan malların veraset ve/veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir biçimde bir kişiden bir başka kişiye geçmesini düzenler. Vergilendirilebilmek açısından Türkiye’de bulunan malların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına veya yabancıya ait olmasının vergilendirme açısından önemi yoktur. Türkiye’deki malların kime ait olduğu ve kime intikal ettiğine bakılmaz vergilendirme yapılır.
VERASET VE İNTİKAL VERGİSİNİN MÜKELLEFİ, BEYANI, ÖDEME ZAMANI
V.İ.V.K.’nun 5. maddesinde verginin mükellefi belirtilmiştir. Buna göre; veraset ve intikal vergisinin mükellefi, veraset yoluyla veya ivazsız bir tarzda mal edinen kişidir. Kanunun 2. maddesinde ayrıca kişi kavramına gerçek kişiler ile tüzel kişilerin girdiği açıkça belirtilmiştir. Buna göre, muafiyet kapsamına girmeyen tüzel kişiler de bu verginin yükümlüsü olabilmektedir. Ölüm veya buna bağlı verasetin mevcudiyeti, mirasçının mükellef sayılması için yeterli değildir. Miras- çının mükellefiyeti, üç aylık süre içinde mirası reddetmemesi olayına bağlıdır. İvazsız intikallerde ise, menkul veya gayrimenkul malın intikal edilen kişiye geçmesi mükellefiyet için yeterlidir. “Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.” Oysa VİVK’ na ilişkin mirasçıların yükümlülüklerini yerine getirmeleri için düzenlenen süre, medeni kanun düzenlemesinin aksine, ölümün öğrenildiği tarihi değil ölüm tarihini esas almaktadır. Her iki kanunun aynı konuya ilişkin olarak içerdikleri düzenlemeler sürelerin başlangıcı konusunda bir paralellik göstermemekte, ölüm olayının veraset ve intikal vergisi beyannamesi vermekle yükümlü mirasçılar tarafından ölüm tarihinden çok sonra öğrenilmesi, beyanname vermekle yükümlü mükellefler açısından büyük mağduriyetlere neden olabilmektedir.
V.İ.V.K.’ nun 6. maddesine göre, veraset ve intikal vergisi, Veraset yoluyla olan intikallerde ölen kimsenin, diğer suretle meydana gelen intikallerde tasarrufu yapan şahsın ikametgâhının, hükmi (tüzel) şahıslarda ve diğer teşekküllerde merkezlerinin bulunduğu; muris veya tasarrufu yapan şahsın bu ikametgâhı yabancı bir memlekette ise Türkiye’deki son ikametgâhının bulunduğu; muris veya tasarrufu yapan şahıs Türkiye’de hiç ikamet etmemiş veya son ikametgâhı tespit olunamamış ise Maliye Bakanlığının tayin edeceği yer vergi dairesi tarafından tarh olunur.