Maliye Postası Dergisi
UZLAŞMANIN SAĞLANMASI HALİNDE TAZMİNAT DAVASI AÇILABİLİR Mİ?
Mustafa ŞEN
1. Giriş
Yargı erki içerisinde alternatif bir uyuşmazlık çözüm yolu olan uzlaşma, bu kapsama giren bir suç nedeniyle şüpheli veya sanık ile mağdur, suçtan zarar gören veya kanuni temsilcisinin, Kanun ve Yönetmelikteki usul ve esaslara uygun olarak görevlendirilen kişiler tarafından anlaştırılmaları suretiyle uyuşmazlığın giderilmesi sürecini ifade eder.
Uzlaşma kurumu 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Türk hukuk sistemine dâhil olmuştur. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 253 üncü maddesi “Uzlaştırma” başlığını taşımaktadır ve madde başlığı önceleri “Uzlaşma” iken, 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle metne işlendiği şekilde (uzlaştırma) değiştirilmiştir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 06.12.2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesiyle değiştirilen 253 üncü maddesinin (19) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinin “Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz;…” bölümü Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olup, çalışmamız içerisinde söz konusu hükmün iptaline ilişkin gerekçeler incelenecektir.
2. Genel Olarak Uzlaşma (Uzlaştırma) Kurumu
Uzlaştırma kurumu, suçların artış oranlarını dikkate alarak gelişen/modernleşen toplumun gereksinimlerini karşılamak ve ceza hukuku anlayışını toplumsal gelişime uyarlayarak, bazı uyuşmazlıkların mahkemelere intikal ettirilmeden kısa zamanda, barışçıl yollar ile çözümlenmesi amacı ile hukukumuzda yerini almıştır. Kurumun toplumsal işlevi göz önüne alındığında, failin topluma kazandırılması, ayrıca mağdurun suçtan kaynaklanan mağduriyetinin kısa vadede giderilmesi ile toplumsal açıdan daha faydalı olacağını düşünülmüştür.(1)
Türk ceza ve ceza muhakemesi mevzuatına girdiği ilk hâliyle uzlaştırmanın esasları, Türk Ceza Kanunu’nun 73 üncü maddesinin 8 inci fıkrasında yer almıştır. Söz konusu düzenlemede uzlaşmanın şartları ve sonuçları “Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir.” ifadeleri ile ortaya konulmuştur. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253 üncü maddesinde ise, uzlaştırma usulüne dair düzenlemeler yer almıştır. Ayrıca 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu madde 24 hükmünde de faili suça sürüklenen çocuk olan suçlarda, uzlaştırmaya dair düzenlemelere yer verilmiştir.(2)
Uzlaşma kapsamında giren suçlar, 5271 sayılı Kanunun 253 üncü maddesinde aşağıdaki şekilde sıralanmıştır;
“a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c) bendi),
6. Hırsızlık (madde 141),
7. Güveni kötüye kullanma (madde 155),
8. Dolandırıcılık (madde 157),
9. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165),
10. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
11. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239), suçları.”
Uzlaştırma, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar görenin özgür iradeleri ile kabul etmeleri ve karar vermeleri halinde gerçekleştirilir. Bu kişiler anlaşma yapılana kadar başka bir ifadeyle rapor imzalanana kadar iradelerinden vazgeçebilirler. Uzlaştırmacı, tarafların özgür iradelerini etkileyecek şekilde yönlendirmelerde bulunamaz. Tarafları zorlayıcı veya onlara ilgisiz bir uzlaştırmacı yaklaşımı asla uygun değildir. Tarafsız olan uzlaştırmacının, uzlaştırma süreci ile ilgili taraflara sağlıklı bilgi vermesi, uzlaştırmanın sonuçlarını anlatması gerekir. Tarafların gerekli bilgilere sahip olduktan sonra gösterdikleri iradeleri özgür sayılabilir. Uzlaştırma süreci ve sonuçları hakkında yeterli bilgi sahibi olmayan tarafın özgür iradesi ile karar verdiğini söylemek mümkün değildir.(3)
Uzlaşma teklifi, uzlaştırmacı tarafından yapılmalıdır. Uzlaştırmacı tarafların da görüşlerini alarak bir uzlaştırma teklifinde bulunur. Uzlaştırmacı, uzlaştırma müzakerelerinin güvenli bir ortamda yürütülmesinden ve görüşmelerin taraflar dışındaki kişiler tarafından öğrenilmemesi için gerekli tedbirleri almaktan sorumludur. Uzlaştırma görüşmeleri belli bir süre içinde sonuçlandırılmalıdır. Uzlaştırmacı, dosyanın kendisine tevdi edilmesinden itibaren 30 gün içinde uzlaştırma müzakere ve işlemlerini sonuçlandırmalıdır.
3. Uzlaşmanın Sağlanması Hâlinde Tazminat Davası Açılması
5271 sayılı Kanun’un 253 üncü maddesinin 19 uncu fıkrası şöyledir:
“(19) Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.”