Maliye Postası Dergisi
UYGULAMA BOYUTU İLE TASFİYE HALİNDEKİ KURUM AÇISINDAN VERGİ YARGISINDA EHLİYET
Murat KURU
Bu çalışmanın amacı; tasfiye halindeki kurumlar açısından ehliyet kavramının uygulama boyutu ile ele alınmasıdır. Çalışmada KVK’daki ifade ediliş şekli ve anlamıyla “kurum” kavramı tercih edilmiştir. Bu tercihin sebebi konunun, ehliyet kavramı özelinde tasfiyeye tabi tüm kurumları kapsayacak şekilde ele alınmış olmasıdır. Dolayısıyla çalışma içerisinde ehliyet kavramına ilişkin değinilen hususlar ticaret şirketleri yanında tüzel kişiliği haiz diğer kurumlara da teşmil edilebilir. İki bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde tasfiye ve ehliyet kavramlarına genel hatlarıyla değinilecek; ikinci bölümde ise konu hakkında özellikli yargı kararlarına yer verilecektir.
I.GENEL HATLARIYLA EHLİYET VE TASFİYE
1. Ehliyet Kavramı
Hukukumuzda ehliyet kavramı, maddi hukuk yönünden; hak ehliyeti ve fiil ehliyeti ayrımına göre incelenmektedir. Hak ehliyeti; tüm kişilere yaşı, fikri veya bedeni gelişmesine bakılmaksızın tanınan ehliyeti ifade eder. Fiil ehliyeti ise kişinin kendi davranışları ile hak sahibi olması ve borç altına girebilmesi yetkisidir. Gerçek kişiler açısından yapılan bu tanımlamalar tüzel kişiler açısından da aynı şekilde geçerlidir. Bu bağlamda tüzel kişiler hak ehliyetini, gerekli kanuni yükümlülükleri yerine getirmek ile kişilik kazandığında; fiil ehliyetini ise kendisi adına işlem yapabilecek organlara sahip olduğunda elde ederler.
Ehliyet kavramı, usul hukukuna taraf ehliyeti ve dava ehliyeti olarak sirayet etmiştir. Buna göre taraf ehliyeti, maddi hukuktaki hak ehliyetinin; dava ehliyeti ise fiil ehliyetinin, usul hukukundaki yansımasıdır. Bu bağlamda davada taraf olabilme yeteneğini ifade eden taraf ehliyeti için; maddi hukuk bağlamında kişiliğe haiz olmak gerekir. Dava ehliyeti ise; kişinin bizzat veya atadığı temsilci vasıtası ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapabilme yeteneğini ifade eder. Bu kapsamda, kurumlar açısından taraf ehliyeti; kişiliğin kazanılması ile elde edilmekte, kişilik korunduğu sürece varlığını devam ettirmekte ve kişiliğin sona ermesi ile ortadan kalkmaktadır. Dava ehliyeti ise kurumların ilgili mevzuat hükümleri uyarınca yetkili organlara sahip olması ile elde edilir ve bu organlar tarafından kullanılır. Kurumlar açısından dava ehliyetinin kullanılması esnasında, kurum adına hareket eden kişi ya da organların temsil yetkisini mahkemeye ibraz etmesi şarttır.
Ehliyet kavramı usul hukukuna ilişkin boyutu ile HMK’da hüküm altına alınmıştır. Söz konusu genel düzenlemeler İYUK’un 31. maddesinin yaptığı yollama nedeniyle idari yargıda da aynen geçerlidir. Bunun yanında idari yargılama usulünde geçerli olan dava türlerine ilişkin olarak genel ehliyet kurallarının yanında bir takım özel şartlar getirilmiştir. Bu şartlar İYUK’un 2. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre idari yargıda görülecek iptal davalarında menfaat ihlali; tam yargı davalarında ise hakkın doğrudan muhtel olması şartının genel ehliyet kuralları yanında gerçekleşmesi gerekir. Hukuk sistemimizde vergi yargısı, idari yargı kolu içerisinde yer alır ve İYUK’a tabidir. Dolayısıyla ehliyet hususunda HMK’ya yapılan atıflar ve İYUK’ta düzenlenen özel koşullar vergi yargısı açısından da aynı şekilde geçerlidir.
2. Tasfiye Kavramı