Maliye Postası Dergisi
ULUSLARARASI KURULUŞLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN FAALİYETLER NEDENİYLE DÜZENLENEN KAĞITLARIN DAMGA VERGİSİ
Necati TORUN
Gün geçtikçe Dünya daha da küçülmektedir. Bu fiziki olmasa da gerek iletişimin yaygınlaşması gerekse de uluslararası kuruluşların işbirliği imkanlarının artması sonucu bu süreç gerçekleştirilmektedir. Dünya Bankası, BM, OECD gibi uluslararası kuruluşlar tarafından gerek yurtdışında gerekse de ülkemizde bir çok projeye imza atılmaktadır. Ve bu uluslararası kuruluşlar genellikle ülkemizin sorumlu kuruluşları vasıtasıyla bu projeleri hayata geçirmektedirler.
Bu projeler kapsamında akdedilen sözleşmelerin içeriğinde bulunan mali hususlar 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun konusuna girebilmektedir.
Makalemizde uluslararası kuruluşların ülkemizde gerçekleştirdiği projelerde damga vergisi istisnasının uygulanıp uygulanmayacağı hususu açıklanmaya çalışılacaktır.
1- ULUSLARARASI KURULUŞLARIN ÜLKEMİZDEKİ FAALİYETLERİ
Uluslararası kuruluşlar, uluslararası hayatın doğal bir parçası konumuna gelmiştir. Uluslararasında gerek işbirliğine gerekse entegrasyona yönelik gerek dünya çapında gerekse daha dar kapsamlı (bölgesel) iktisadi birleşmeler hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir.
Dünya ülkelerinin çok değişkenli hesaplar sonucunda birbirleri ile çok az ortak bağları olmalarına rağmen, kendi ülke ve toplum menfaatlerine uygun olan her türlü iş birliğine girmeleri olağan görülmektedir. Bu açıdan uluslararası iktisadi ve mali kuruluşların sadece dünya ekonomisi açısından değil uluslararası politik ilişkiler açısından da önemli etki ve yansımaları olmaktadır. Öyle ki iktisadi ilişkilerle politik, askeri, sosyal ve kültürel ilişkiler arasında yakın bir etkileşim vardır. Bu açıdan uluslararası kuruluşlar; ülkeler arasındaki ekonomi, ticaret, bilim, teknik, eğitim, kültür, politika vb. konularda işbirliği zorunluluğundan ortaya çıkmıştır denilebilir. Bu etkileşim ve zorunluluğun özellikle II. Dünya Savaşı’ ndan sonra büyük bir hızla artmış olduğu görülmektedir. Özetle, uluslararası kuruluşların ülkeler arasındaki her türlü konuda bilgi alışverişini sağlayarak dünya düzenini dengede tutmaya çalıştığı dikkati çekmektedir. Fakat küreselleşen dünya düzeninde özellikle finansal etkileşim çok hassas bir konuma gelmiştir. Küresel dünya düzeni her hangi bir ülkede meydana gelen kriz (ekonomik olsun siyasi olsun) iktisadi açıdan kolayca diğer ülkeleri de etkisi altına alabildiğinden bu yeni düzende uluslar arası ekonomik ve mali kuruluşların kuruluşlarındaki mevcut fonksiyonlarını gerçekleştirememe olasılıkları doğmuştur.
En azından ortaya çıkan sorunu kolayca giderememe nedeniyle söz konusu kuruluşların artık güvenilirlilikleri tartışılır hale gelmiştir. Hatta, ülkemizde de yaşanan son ekonomik gelişmelerden de anlaşılacağı üzere uluslar arası kuruluşlar uluslar arası özel ve kamusal finansman sağlanmasında önemli bir tedarik ve teminat faktörüdür.
Ancak ülkede yaşanan krizin ortadan kaldırılmasında ülkedeki her kesimin destek vermesi gerçeği ortaya çıkmış olup bu kuruluşların tek başına çözüm üretemeyecekleri anlaşılmıştır. Onun için küreselleşen dünya’ da sorunların giderilmesinde yeni oluşuma hem toplumsal destek ve güven şart olmakta, hem de bu kuruluşların artık fonksiyonel değişikliğe giderek yeni bir vizyonla çıkıp misyonlarını oluşturmaları gerekmektedir.
Bu kuruluşlar, Türkiye açısından da büyük önem taşımaktadır. Türkiye, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde ortaya çıkan uluslararası örgütlenme sürecinde kuruluşların bir kısmının kurucu üyesi olarak rol almış, bir kısmına sonradan üye olmuş, bazılarında ise entegrasyon girişiminde üye veya ortak üye olarak yer almış veya almak istemiştir. Bazı kuruluşlarla herhangi bir bağlantı olmaksızın yakın ilişki ve etkileşim içinde bulunmuştur. Türkiye, değişen dünya koşullarında her zaman aktif davranarak bu tür kuruluşlarda rol alarak Türkiye Cumhuriyetini çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmak için mücadele vermeyi bir vazife bilmiştir. Böylece hem çevresindeki ülkelere örnek olmak istemiş hem de milletinin hak ettiği yaşam standartlarını yakalayarak müreffeh ülke olmayı ve bu yolda çalışmayı gaye edinmiştir.
2- DAMGA VERGİSİ KANUNU’NDA AKDEDİLEN SÖZLEŞMELERDE DAMGA VERGİSİ HUSUSU
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; 3 üncü maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu; 9 uncu maddesinde, bu Kanuna ekli (2) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisinden istisna olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu doğrultuda iki özel kişi arasında Türkiye sınırları içersinde akdedilen sözleşmelerde sözleşme bedeli üzerinden binde 9,48 gibi bir oranda damga vergisi doğmaktadır. Damga vergisinin ödenmesinden sorumlu olanlar eğer sözleşme iki özel kişi arasında akdedilmiş ise bu sözleşmeyi akdeden her iki özel kişidir. Eğer sözleşme damga vergisi Kanunu’nda belitilen Resmi Daireler ile özel kişiler arasında akdedilmiş ise o zaman sözleşmeyi akdeden özel kişi tek başına Damga Vergisinin ödenmesi konusunda sorumlu olacaktır. Ancak Damga Vergisi Kanunun ekli tablosunda yer alan akdedilmiş bir sözleşme ise Damga Vergisi doğmamış olacaktır.
3- ULUSLARARASI KURULUŞLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN FAALİYETLER NEDENİYLE
DÜZENLENEN KAĞITLARIN DAMGA VERGİSİ
488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’na Aynı ekli (1) sayılı tablonun ‘’I-Akitlerle ilgili kâğıtlar’’ başlıklı bölümünün A/1 fıkrasında, belli parayı ihtiva eden mukavelenamelerin nispi damga vergisine tabi olduğu; (2) sayılı tablonun “IV.Ticari ve Medeni İşlerle İlgili Kağıtlar” başlıklı bölümünün (38) numaralı fıkrasında, kamu kurum ve kuruluşlarının talebi üzerine Türkiye’nin üyesi olduğu uluslararası kuruluşlar tarafından gerçekleştirilecek olan ülke incelemeleri, araştırma, proje ve benzeri faaliyetler nedeniyle düzenlenen kağıtların damga vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmıştır.
Görüleceği üzere Uluslararası Kuruluşlar tarafından ülkemizde gerçekleştirilecek faaliyetler nedeniyle düzenlenen kağıtların damga vergisi istisnasından yararlanabilmesi için aşağıdaki koşulları sağlaması gerekmektedir;