Maliye Postası Dergisi
TİCARET ŞİRKETLERİNİN İŞLETME KONUSU DIŞINDA FAALİYETTE BULUNMA YASAĞININ ANALİZİ
Levent BAŞAK
3.01.2011 tarihinde TBMM’de kabul edilen 6102 sayılı “Türk Ticaret Kanunu” (TTK)(1) yeni kavramları ve yeni düzenlemeleri beraberinde getirmiştir. Özellikle küreselleşme hareketleri ve internet devrimi sayesinde ticaret hayatında önemli gelişmeler olmuştur. Ticaret mevzuatının bu yeni gelişmeleri yakından takip etmesi gerekliliği karşısında gerekli düzenlemeleri yapmak için 6102 sayılı TTK yürürlüğe konulmuştur.
6102 sayılı TTK ile ticaret hayatımıza giren yeni düzenlemelerden bir tanesi ticaret şirketlerinin esas faaliyet konuları dışında faaliyette bulunmasını yasaklayan düzenlemenin kaldırılmasıdır. 6762 sayılı “Türk Ticaret Kanunu”‘nda (TTK’da)(2) var olan işletmelerin esas faaliyet konuları dışında faaliyette bulunma yasağının kaldırılması hiç şüphesiz işletmelerin faaliyet alanlarının genişlemesi bakımından büyük önem arz etmektedir.
Konunun önemine istinaden ve özellikle ülkemizdeki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının artırılması bağlamında bu makalemizde, 6102 sayılı Kanun ile ticaret şirketlerinin işletme konuları dışında faaliyette bulunmasına ilişkin yasağın kaldırılması üzerinde durulacaktır. 6762 sayılı TTK’da bu konuda var olan eski düzenleme yeni düzenleme ile karşılaştırılmak suretiyle konu analiz edilecektir.
6762 SAYILI TTK KAPSAMINDA KONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
6762 sayılı TTK’nın “B) Hükmi şahısların ehliyeti:” başlıklı 137’nci maddesinde aşağıdaki düzenleme yer almaktaydı:
“Madde 137 – Ticaret şirketleri hükmi şahsiyeti haiz olup şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çevresi içinde kalmak şartiyle bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar mahfuzdur.”
Yapılan bu düzenleme ile ilgili olarak Kanunun madde gerekçesinde şu açıklamaya yer verilmiştir:
“Tasarı, yürürlükte olan kanunun (122) nci maddesinde ifadesini bulan tüzel kişilik prensibini bütün ticaret ortaklıkları için muhafaza etmeyi doğru bulmuştur. Bununla beraber yukarda 23’ncü paragrafta izah edilen sebeplerden dolayı ticaret şirketleriyle adî şirket ve bütün tüzel kişiler arasında tam bir ahenk temin etmek için şu önemli hükümlerin ilâvesi teklif edilmiştir.
A) Millî iktisadiyatın en önemli cüzütamları olan anonim, limitet ve kooperatif ortaklıklar için müsaade sisteminin muhafazası elzem bulunması itibariyle ticaret ortaklıklarına bahşedilen tüzelkişilik, Medeni Kanunun 46 ncı maddesindeki genişliği arzedemez. Bu sebepten dolayı hiçbir şüpheye mahal bırakmamak için tasarının 137 nci maddesinde, ticaret ortaklıklarının tüzelkişiliği haiz olmakla beraber yalnız ortaklık sözleşmesinde yazılı konunun çerçevesi içinde kalmak şartiyle bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilecekleri prensibi açıkça ifade edilmiştir. Bu bakımdan ticaret ortaklıkları diğer tüzelkişilerden farklı oldukları halde başka hususlarda Medeni Kanunun hükmi şahıslara mütaallik genel hükümlerinden olan (45, 47, 48, ve 49) ncu maddeleri ticaret ortaklıkları hakkında da uygulanabilir. Bu suretle ticaret şirketlerinin de ticaret siciline kayıtlarını icra ettirmekle kişilik iktisap edecekleri, medeni hakları kullanmak ehliyetinin, kanuna ve statülerine göre bu husus için muktazi organlara malik olmalariyle başlıyacağı; organların, hukuki tasarrufları veya diğer her hangi fiiller ile ticaret ortaklıklarını ilzam edecekleri; ticaret şirketlerinin ikametgâhı, statülerinde aksine hükümler bulunmadıkça muamelelerinin tedvir edildiği mahal olacağı meseleleri açıkça halledilmiş olmaktadır.”
Kanunun madde gerekçesinde yer alan bu ifadelere göre, mezkûr maddenin temel amacı, ticaret şirketlerinin esas sözleşmelerinde yazılı olan amaç ve konularda faaliyette bulunmasını sağlamaktır. Yâni yapılan düzenleme kapsamında, ticaret şirketleri, şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çevresi içinde kalmak şartiyle bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebileceklerdir. Düzenlemeyi tersinden yorumladığımızda, herhangi bir nedenle ticaret şirketlerinin üçüncü kişilerle şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuları dışında faaliyette bulunması durumunda, yapılan işlemin hukukî bir geçerliliği bulunmayacak ve yapılan işlemler şirketi bağlamayacaktır.
6102 SAYILI TTK KAPSAMINDA KONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ticaret şirketlerinin işletme faaliyetlerinin sınırı ile ilgili olarak TTK’nın 125’inci, 354’üncü ve 371’inci maddesi hükümlerinin tetkik edilmesi ve buna göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. Ayrıca, bu konuda TTK’nın genel gerekçesinde yer alan aşağıdaki ifadelerin tetkiki konunun analizi bakımından önem arz etmektedir. Bu kapsamda olmak üzere, TTK’nın genel gerekçesinde bu konuda şu açıklamaya yer verilmiştir:
“II. Ticaret Şirketleri Kitabı
1. Genel Hükümler
a) Ultra Vires
112 6762 sayılı Kanun, ticaret şirketlerinin, şirket sözleşmesinde yazılı işletme konusunun çerçevesi içinde kalmak şartıyla, hak iktisap edebilecekleri ve borç yüklenebilecekleri ilkesel hükmü içeriyordu. Bu hüküm uyarınca, işletme konusu dışında ticaret şirketleri hak ehliyetini haiz değildir; işletme konusu dışında yapılan işlemler ultra vires olduğu için yok sayılıyordu. Türk hukukuna 6762 sayılı Kanun ile giren, ticaret şirketleri hukukuna hakim olan bu temel kural, Türk ticaret ve medeni hukuk öğretilerinde eleştiriliyordu. Hatta bazıları ultra vires’i geçmiş yıllarda kalan merkezî planlama anlayışı ile bağlantılı görüyordu. AET 1968 tarihli ve 68/54 sayılı, şirketlere ilişkin birinci yönergesinde, AET’ye üye ülkelerin ultra vires kuralını kanunlarından çıkarmalarını öngörüyordu. Yönerge, bu hükmü ile üçüncü kişileri korumayı amaçlıyordu. Temsile yetkili kişilerin, şirket adına yaptıkları işlemlerin şirketi bağlayacağına üçüncü kişilerin güvenmelerinin sağlanması, işlem ve pazar güvenliği için şarttı. Bir taraftan hep gündemde bulunan eleştiriler, diğer taraftan AET’nin yönergesi dikkate alınarak ultra vires hükmüne Tasarıda yer verilmemiştir. İlkenin kaldırılması sebebiyle, şirketlerin işletme konusu dışında yapacağı işlemlerin sonuçları, Tasarıda üçüncü kişinin iyiniyeti çerçevesinde düzenlenmiştir.”
TTK’nın 125’inci Maddesinde Yer Alan Düzenlemenin Analizi
TTK’nın 125’inci maddesinde “B) Tüzel kişilik ve ehliyet” başlığı altında şu düzenleme yer almaktadır:
“MADDE 125- (1) Ticaret şirketleri tüzel kişiliği haizdir.
(2) Ticaret şirketleri, Türk Medenî Kanununun 48 inci maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar saklıdır.”
TTK’nın 125’inci maddesi ile ilgili olarak Kanunun madde gerekçesinde şu açıklamalara yer verilmiştir:
“Madde 125- Bu madde, 6762 sayılı Kanunun 137 nci maddesinde öngörülmüş bulunan ve tüm ticaret şirketleri için geçerli olan ultra vires ilkesini, AET’nin 68/151 sayılı şirketlere ilişkin Birinci Yönergesinin ilgili hükmünü dikkate alarak kaldırmıştır. (Genel Gerekçenin 100 numaralı paragrafına bakılmalıdır.). Ticaret şirketleri Türk Medeni Kanununun 48 inci maddesi çerçevesinde haklardan yararlanabilecek, borçlar üstlenebileceklerdir. 371 inci maddenin ikinci fıkrasında olduğu gibi Tasarının bazı hükümlerinde, işletme konusu dışında yapılan işlemlerin hukukî sonuçları özel olarak düzenlenmiştir.”
Bu düzenleme uyarınca, litaratürde “Ultra Vires” kuralı adı verilen uygulama, 6102 sayılı TTK’nın 125’inci maddesinde yapılan düzenleme uyarınca kaldırılmıştır. Bu nedenle, ticaret şirketleri esas sözleşmelerinde yer alan faaliyet konuları dışında da faaliyette bulunabilecek ve bu şekilde yapılan hukukî işlemler ticaret şirketlerini bağlayıcı olacaktır.
TTK’nın 354’üncü Maddesinde Yer Alan Düzenlemenin Analizi