Maliye Postası Dergisi
TEKNOPARK SINIRLARININ SERBEST BÖLGEYİ İÇİNE ALACAK ŞEKİLDE GENİŞLETİLMESİ
Kenan AKBULUT
1. Giriş
Teknoparklar, uzmanlaşmış profesyoneller tarafından yönetilen; esas hedefi, içinde bulunduğu toplumun refahını, ilişkili olduğu firmalar ve bilgiye dayalı kurumlarda inovasyon kültürü ve rekabetçiliği teşvik etmek suretiyle arttıran bir organizasyondur. Bu hedefe ulaşabilmek için teknoparklar; üniversiteler, AR-GE kuruluşları, firmalar ve pazarlar arasındaki bilgi ve teknoloji akışını teşvik etmek ve yönetmek; inovasyona dayalı firmaların kurulmasını ve gelişimini, kuluçka dönemi destekleri ve spin-off (eski tecrübeler ve birikimlerle ürün geliştirilmesi, atlama) vasıtasıyla yardımcı olmak; nitelikli alanlar ve tesislerle diğer katma değerli hizmetleri sağlamak faaliyetlerini gerçekleştirir. Serbest bölgeler ise bir ülkenin toprakları üzerinde uluslararası bir deniz veya hava limanı yakınında, yabancı nakdi sermaye, makine, teçhizat, aksam ve parçalar hammadde vs.’nin gümrük ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine tabi tutulmadan girebildiği alanlardır. Bu bölgeye mallar gümrük işlemlerine konu olmaksızın girebilir. Yine bu bölgede mallar depolanabilir, işlenebilir, üretim amacıyla kullanılabilir. Ülkemizde faaliyette bulunan firmalar, özellikle vergisel avantajlardan yararlanmak adına teknoloji geliştirme bölgelerini ve serbest bölgeleri tercih etmektedirler.
Teknopark sınırlarının serbest bölgeyi içine alacak şekilde genişletilmesi her iki bölgede sağlanan avantajların bir araya getirilmesi anlamına gelebilir. Uygulamada böyle bir durumun gerçekleştirilmesi halinde bölgedeki faaliyetlere ilişkin düzenlenen ve alınan mal/hizmet faturalarında KDV yönünden nasıl bir uygulama yapılacağı ile fon bedeli ödenip ödenmeyeceği hususların açıklığa kavuşturulması gerekir.
2. Teknoparklar ve Serbest Bölgeler
Teknoparklar, teknoloji geliştirmek amacıyla bilinçli olarak tasarlanmış yeni oluşumlardır. Serbest bölgeler yatırım, üretim ve dışsatımı artırmak, yabancı anapara ve teknoloji girişini hızlandırmak amacıyla kurulmuşlardır. Söz konusu iki oluşumun dünyada ve ülkemizde uygulamaları bulunmakta, bu bölgeler girişimciler tarafından sıklıkla tercih edilmektedir.
Teknopark ve benzerleri genelde merkezî bir yönetim yapısına sahiptirler. Tipik olarak parktaki kurum ve şirketler ürün geliştirme ve yenilik yapmaya odaklıdırlar. Buna karşın sanayi siteleri imalata yoğunlaşmıştır, “iş parkları” ise idarecilik işlevlerine ağırlık verir. Teknoparklar küresel çapta “Bilgi Ekonomisi”‘nin altyapısını oluşturan; İnovasyonunu, teknolojinin ticarileştirilmesinde devletler, üniversiteler, özel girişimlerin birlikte hareket etmesini sağlamaktadır. Bu parklar, binalar için bir arazi sağlamanın yanı sıra, bazı ortak kaynaklar sunar: kesintisiz elektrik, telekomünikasyon santralleri, resepsiyon ve güvenlik hizmetleri, idare ofisleri, lokantalar, banka şubeleri, toplantı merkezi, otopark, toplu ulaşım araçları, eğlence ve spor tesisleri gibi. Bu bakımdan parklar, kiralık mekânlardan daha avantajlıdır, çünkü bu hizmetlerin masraflarının paylaşılmasını sağlarlar. Teknoparklar devlet veya yerel idareler tarafından teşvik edilirler, çünkü bu parklar yeni şirketleri cezbeder, istihdam yaratır ve vergi gelirlerinin artmasına yol açar. Yeni şirketleri bilim ve teknoloji şirketlerine çekmek için genelde ilk birkaç yıl için emlak vergisi ve diğer bazı vergilerden muafiyet verilir. Teknoparklarda Ar-Ge olarak adlandırılan, araştırma ve geliştirme, kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bunun yazılım dâhil yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalara yer verilmektedir. Teknoparkların dayanağı, 2001 yılında yayınlanan 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunudur. 2020 yılı Eylül ayı itibariyle ülkemizde 85 adet teknopark bulunmaktadır.
Ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemelerin uygulanmadığı veya kısmen uygulandığı, sanayi ve ticari faaliyetler için daha geniş teşviklerin tanındığı ve fiziki olarak ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerler olarak tanımlanan serbest bölgelerin kurulması ve işletilmesindeki temel amaçlar, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nda; ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek olarak sıralanmıştır. Ülkemizde temel olarak ihracata dayalı yatırım ve üretimi teşvik etmek amacıyla 1987 yılından bu yana Akdeniz kıyısında, Mersin, Antalya ve Adana-Yumurtalık Serbest Bölgeleri, Ege Bölgesinde Ege (İzmir), Denizli ve İzmir Serbest Bölgeleri, Marmara Bölgesinde, İstanbul Atatürk Havalimanı, İstanbul Endüstri ve Ticaret, İstanbul Trakya, Avrupa, Kocaeli, Tübitak-Mam Teknoloji ve Bursa Serbest Bölgeleri, Karadeniz kıyısında, Trabzon, Rize ve Samsun Serbest Bölgeleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Gaziantep Serbest Bölgesi, İç Anadolu Bölgesinde, Kayseri Serbest Bölgesi faaliyete geçmiştir.
Başvuru ve giriş kolaylığı açısından serbest bölgeler teknoparklara nazaran daha kolay işlemler sunmaktadır. Aynı şekilde sağladığı avantaj ve muafiyetler konusunda serbest bölge ön plana çıkmakta, kira ücretleri de serbest bölgelerde genel olarak daha uygun seviyelerde olmaktadır. Teknoparklardaki üstünlük ekosistemler açısından belirgin hale gelmiştir.
Kira ücretleri serbest bölgelerde çok daha uygun hem de teknoparklarda yer bulabilmek ayrı bir sorun iken serbest bölgelerde bol miktarda boş ofis bulunuyor. Teknoloji şirketleri, yatırımcılar, mentorlar ve bunlara hizmet sağlayan diğer firmaların öncelikli tercihleri teknoparklardır. Teknoparklarda Ar-Ge ve yazılıma dayalı faaliyetlere yönelik önemli yasal teşvikler bulunmaktadır. Ayrıca serbest bölgelerde gümrük hattı dışında oldukları için dış ticaret rejimi geçerlidir. Teknoparklar ise gümrük hattı içerisinde olup Türkiye içinde yapılan satışlarda yazılım ürünleri için KDV muafiyeti bulunmaktadır.