Maliye Postası Dergisi
SİGORTALILARIN İŞYERİNDE İNTİHAR ETMESİ OLAYINDA İŞVERENLERİ İŞ KAZASI BİLDİRİMİ YAPMAK ZORUNDA MIDIR?
Mehmet YALÇIN
I) GİRİŞ
Bilindiği üzere, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13’üncü maddesinin birinci fıkrası, iş kazası sigorta olayını tanımlamaktadır. Buna göre, iş kazası, aşağıdaki beş hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan/engelli hale getiren olaydır:
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda
d) Emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde iş kazası; işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay olarak tarif edilmiştir.
İş kazası adından da anlaşılacağı üzere, sigortalının yaptığı işle ilgili olarak, işin yürütümü sırasında meydana gelen olayı ifade etmekte ise de, kanun koyucu, sigortalının lehine bir düzenleme ile yapılan işle ilgili olmayan bazı hal ve durumlardaki olayları da iş kazası kapsamına almıştır. Başka bir ifade ile sigortalı, hukuk düzenince iş kazasına karşı başkaca da korunmuştur. Maddede hangi hal ve durumlarda meydana gelen olayların iş kazası sayılacağı belirlendiğinden, maddede öngörülmeyen bir olayı iş kazası olarak kabul etmek mümkün değildir.
Bu çalışmamızda, sıkça rastlanılmamakla ve hiç arzu edilmemekle birlikte, bir işyerinde hizmet akdine istinaden çalışan sigortalının işyerinde intihar etmesi durumunda, meydana gelen bu olayın bir iş kazası olayı olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini yargı kararları örnek gösterilmek suretiyle tartışma konusu edeceğiz.
II- İŞ KAZASININ UNSURLARI
Olayı değerlendirmeden önce iş kazasının unsurlarından bahsetmekte yarar bulunmaktadır. Şöyle ki, aşağıdaki unsurların bulunmaması durumunda meydana gelen bir kaza olayını iş kazası sigorta olayı olarak değerlendirilmesi mümkün olamayacaktır.
Aşağıda açıklanacak unsurların varlığı, bir kazanın, iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için yeterli değildir. Bununla birlikte iş kazası unsurlarını taşıyan bir olayın, iş kazası olarak kabul edilebilmesi, 5510 sayılı Kanunun 13’üncü maddesinin birinci fıkrasında sayılan “hal ve durumlardan birinde” meydana gelmiş olmasına da bağlıdır.
a) Sigortalı olma: Kazaya uğrayanın 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrası anlamında sigortalı sayılması gerekir. Sigortalı sayılmayanların uğradıkları kazaların iş kazası sayılması düşünülemez. Bu bağlamda Kanunun istisna hükmü (Madde 6) uyarınca “sigortalı sayılmayanlar” arasında yer alan bir kimsenin uğradığı kaza iş kazası kabul edilmeyecektir. 5510 sayılı Kanunun 7’nci ve 92’nci maddelerine göre, işe alınanlar kendiliğinden sigortalı sayılacaklarından ve sigortalılığın zorunlu olacağından işveren tarafından işe alınanların SGK’ ya bildirilmemiş olması, sigortalının maruz kaldığı olay karşısındaki durumunu etkilemez. Bunun gibi, iş kazasının varlığı için sigortalı olma dışında başka koşulların, örneğin; belli bir süreden beri sigortalılık ya da belirli bir süre prim ödemiş olma koşulunun gerçekleşmesi de aranmayacaktır. İşe girdikten birkaç saat sonra uğranılan kaza da, iş kazası kabul edilebilecektir.
b) Kazaya uğrama: Borçlar Hukuku açısından kaza, borçlunun kusur ve iradesi dışında meydana gelen, önceden görülemeyen, kaçınılması mümkün olmayan, zarar doğuran ve borçluyu sorumluluktan kurtaran herhangi bir olaydır. Genel anlamda kaza, “Can ya da mal kaybına neden olan kötü olay” şeklinde tanımlanır. Hukuki açıdan ise biri geniş, diğeri dar olmak üzere iki anlamı bulunmaktadır. Geniş anlamda kaza, ani bir şekilde ve istenilmeyerek bir zararın doğumuna amil olan sebepler kompleksinin bütünüdür. Bu anlamdaki kaza kavramına vücut bütünlüğünün ihlali ve ölüm dâhil bulunduğu gibi, eşyaya ilişkin zarar da dâhildir. Dar anlamda kaza ise, insan vücudunun zarar görmesi, bir başka ifadeyle ölüm veya vücut bütünlüğünün ihlalidir ve genellikle zarar gören kişinin iradesi dışında, hariçten gelen, ani ve şiddetli bir müdahale sonucu bedende meydana gelen bir arıza olarak tarif edilip, sınırlandırılmıştır. İş kazaları açısından, bu dar anlamdaki kaza kavramı önem taşır.
c) Sigortalının uğradığı kaza sonucu bedence ve ruhça bir arızaya/engele uğraması: Bir iş kazasından söz edebilmek için, sigortalının karşılaştığı olay nedeniyle hemen veya sonradan, bedensel veya ruhsal bir arızaya/engele maruz kalmış olması gerekir. Arıza kavramı, bedensel veya ruhsal arızaların tümünü kapsar. Uğranılan arızanın en azından sosyal sigorta yardımlarının SGK tarafından sağlanmasını gerektirecek nitelik ve derecede olması yeterli olacaktır. Bu ölçüde olmayan, örneğin, gündelik iş hayatında sıkça karşılaşılan ufak tefek yara, bere ve sıyrıklar iş kazası olarak nitelendirilmez. Bunların dışında kalan her türlü yaralanma, sakatlanma, kırık, yanık, körlük ve sağırlık gibi dış organlarda meydana gelen arızalarla, iç kanama, beyin sarsıntısı gibi iç organlardaki bedensel arızalar iş kazası olarak kabul edilecektir. Olay sonucu sigortalının yaşamını yitirmesi de, hiç kuşkusuz bir iş kazasıdır. Sigortalının uğradığı kaza nedeniyle ruhsal bir arızaya/engele uğraması da iş kazası kapsamına girer. Örneğin; akıl hastalığı, hafıza kaybı, zihinsel yorgunluk, sürekli sinir bozuklukları iş kazası sayılır. Sigortalının vücut bütünlüğüne ilişkin olmayan zararlar iş kazası kavramı dışında kalır. Bu bağlamda eşyaya ilişkin zararlar, iş kazası olarak nitelendirilmez.
ç) Uygun illiyet bağının bulunması: 5510 sayılı Kanunun 13’üncü maddesinin iş kazasını, sigortalıyı arızaya/engele uğratan olay şeklinde nitelendirmiş olması, illiyet bağını iş kazasının bir unsuru durumuna getirmiştir. Şu halde bir kaza olayının varlığı yeterli değildir. Bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için uygun illiyet bağının varlığı gereklidir. İlliyet bağı iş kazaları açısından iki yönde kurulabilir. Birincisi; sigortalının gördüğü iş ile kaza arasında; sigortalının gördüğü iş ile meydana gelen kaza arasında bir bağın mevcudiyeti gereklidir. Uğranılan kazanın, görülen iş dolayısıyla meydana gelmesi durumunda işle-kaza arasında illiyet bağının var olduğu kabul edilmektedir. İkincisi; kaza olayı ile uğranılan zarar arasında; kaza ile sigortalının uğramış bulunduğu bedensel veya ruhsal arıza/engel arasında bir ilişkinin bulunması, başka bir ifadeyle, neden ile sonuç arasında bir bağın varlığı gereklidir. Yaşamın karmaşık olayları içinde bu yöndeki illiyet bağının saptanması her zaman kolay değildir. Her şeyden önce, buradaki illiyet uygun illiyettir. Olayların normal akışına ve genel yaşam deneyimlerine göre gerçekleşen türden zararlı bir sonucu meydana getirmeye elverişli ya da böyle bir sonucun meydana gelmesini kolaylaştıran nedene uygun neden, bu nedenle sonuç arasındaki bağa da, uygun illiyet bağı denilmektedir. Eğer sigortalının uğradığı zarar, olayların doğal akışına göre, faaliyetin beklenilmeyecek bir sonucu ise, bu durumda uygun illiyet bağından söz edilemez.
III- İŞYERİ KAVRAMI
İşyeri kavramı 5510 sayılı Kanunun 11’inci maddesinde, sigortalı sayılanların maddî olan ve olmayan unsurlar ile birlikte işlerini yaptıkları yerlerdir şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca “işin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunan yerlerle dinlenme, çocuk emzirme yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya mesleki eğitim yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ve araçlarda işyerinden sayılmıştır.”
Bu durumda işyeri kavramı; “asıl işyerini”, “işin niteliği ve yürütümü bakımından asıl işyerine bağlı bulunan yerleri”, “eklenti” ve “araçları” içeren bir bütün olmaktadır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi bir kararında (T.21.10.1969, E.7602, K.1005), personelin ikametleri için tahsis edilmiş olan lojmanların, işin görüldüğü yerle birlikte aynı binada bulunsa dahi, işyeri sayılmadığı ve dolayısıyla lojmanda vuku bulan intihar olayı iş kazası olayı olarak değerlendirilmemiştir.
IV- “SİGORTALININ İŞYERİNDE BULUNDUĞU SIRADA” HAL VE DURUMUNDAN NE ANLAŞILMALIDIR?