Maliye Postası Dergisi
MAHALLİ İDARELER ve İKTİSADİ İŞLETMELERİNDEN OLAN TİCARİ ALACAKLARA KARŞILIK AYRILMASI
Altar Ömer ARPACI
Türk vergi sisteminde ise gelir vergisi yedi gelir unsuru üzerinden alınmakta olup, bu gelir unsurları gerçek kişiler tarafından elde edildiğinde ayrı ayrı isim almakta ve toplam olarak bu unsurların hepsi, kişinin gelirini oluşturmakta, tüzel kişiler veya kurumlar tarafından elde edildiklerinde ise hepsi birlikte kurum kazancını oluşturmaktadır.
Anılan yedi gelir unsuru 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'na göre, ticari kazanç, zirai kazanç, ücretler, serbest meslek kazancı, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları ve diğer kazanç ve iratlar olarak sınıflandırılmış olup, her birinin elde edilmesi ayrı ayrı kriterlere bağlanmıştır. Konumuzu ilgilendirenleri itibariyle bu gelir unsurlarından ticari ve zirai kazançlar ile tüm gelir unsurlarından oluşan ve tüzel kişiler ya da, kurumlar tarafından elde edilen kurum kazancında elde etme kriteri tahakkuk esasına bağlanmıştır.
Bu esasa göre ticari veya zirai muamele ile ilgili işlemler eksiksiz olarak tekemmül ettiğinde kazanç elde edilmiş sayılmakta, ayrıca karşılığın tahsil edilmesi beklenilmemektedir. Ticari ve zirai kazanç ile kurum kazancında çok kısa zaman dilimi içerisinde çok çeşitli işlemlerin yapılması nedeniyle bu işlemler karşılığında tahsilatı ayrı ayrı takip etmenin güçlüğü anılan gelir türlerinde elde etmenin tahakkuk esasına bağlanmasını zorunlu kılmaktadır.
Kanun koyucu ticari ve zirai kazanç ile kurum kazacında elde etmeyi tahakkuk esasına bağlamış ancak, belli şartlar altında işlemin karşılığını teşkil eden bedelin tahsil edilemeyeceğinin kesinleşmesi veya böyle bir ihtimalin ortaya çıkması durumunda daha Önce hasılat olarak kayıtlara intikal ettirilen fakat nihai anlamda gelir olarak doğmayan bu tutarın, doğrudan ya da karşılık ayırarak zarara intikal ettirilmesi suretiyle de vergi adaleti sağlamıştır.
Bu düzenlemelerden biri, işlemin karşılığını teşkil eden bedelin tahsil edilemeyeceği ihtimalinin ortaya çıkması üzerine, daha önce hasılat olarak kayıtlara intikal ettirilmiş tutarın karşılık ayırmak suretiyle zarara aktarılmasını sağlayan "şüpheli alacak müessesesi''dir. Bu makalemizde ticari kazanç sahibi işletmelerin mahalli idareler ve bunların iktisadi işletmelerinden alacakları dolayısıyla devletle davalık olması durumunda alacaklarının Vergi Usul Kanunu kapsamında şüpheli alacak sayılıp sayılmayacağı konusu anlatılmaya çalışılacaktır.