Maliye Postası Dergisi
KONKORDATO SÜRECİNDE ALACAKLARIN “ŞÜPHELİ ALACAK KARŞILIĞI” YOLUYLA GİDER YAZILMASI MÜMKÜN HALE GETİRİLMİŞTİR
Ali ÇAKMAKÇI
Hazine Ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı-GİB), 14.02.2019 tarihinde 112 seri numaralı Vergi Usul Kanunu (VUK) Sirkülerleri ile konkordato sürecinde alacaklı mükelleflerin durumlarına yönelik çeşitli açıklamalarda bulunmuştur.
Yapılan açıklamaya göre mükellefler konkordato sürecinde duruma göre alacakları için şüpheli alacak karşılığı ayırabilecek veya değersiz alacak olarak zarar yazabileceklerdir. Değersiz alacak konusunda tereddüt bulunmamakla beraber, şüpheli alacak uygulaması bugüne kadar idare tarafından kabul edilmediğinden hep tartışma konusu olmuştur.
İdare, bugüne dek vermiş olduğu görüşlerinde konkordatonun doğrudan bir dava veya icra takibi olmayıp, bazen alacağın bir kısmından vazgeçme yerine alacağın vadesinin uzatılarak tamamının ödenmesi şeklinde de olabileceği, dolayısıyla, konkordatonun alacağı şüpheli hale getirmediği gibi aksine, alacağın (tenzilat konkordatosunda vazgeçilmeyen kısmın) tahsil imkanını kuvvetlendirdiği, bu nedenle, VUK’un 323. Maddesinde şüpheli alacak için aranan temel şartların gerçekleşmediği ve sonuç olarak konkordatonun mükelleflere şüpheli alacak karşılığı ayrılmasına imkan tanıyan bir durum olmadığı şeklinde çeşitli yaklaşımlar sunmuştur.
Bildiğimiz üzere konkordato sürecinde 2004 sayılı İİK’nun 294 üncü maddesinde yer alan hükme göre mühlet içinde borçlu aleyhine 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur, ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlememektedir.
Buna karşın, aynı İdare alacaklı mükelleflere dava açma hakkını kısıtlayan benzer bir müessese olan “iflas ertelemesi” uygulamalarında alacaklar bakımından gerek iflasa ilişkin şartların varlığının tamamen ortadan kalktığından söz edilemeyecek olması, gerekse iflası ertelenen borçlu şirketin takibi İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca engellendiği hususlarını dikkate alarak şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılabileceği şeklinde yaklaşımlar sergilemiştir.
Hazine Ve Maliye Bakanlığı, aşağıda detaylı açıklanacağı üzere bahsi geçen Sirkülerler ile geçici mühletin alındığı tarihe ilişkin hesap döneminde alacaklar için, şüpheli alacak için aranan diğer şartların da bulunduğu durumlarda, karşılık yoluyla gider yazılması yönünde tam tersi yönde görüş değişikliğine gitmiştir.
Bakanlığın, daha önce vadeli çeklerin reeskont uygulamasında olduğu gibi bu tür çelişkili değerlendirmeleri ve köklü görüş değişiklikleri çeşitli hukuk sorunlarına ve kurumsal güven kayıplarına yol açabilecektir.
Her şeyden önce bu durum bugüne kadar konkordato sürecinde şüpheli alacak karşılığı ayırmamış ve konkordato süreci halen devam eden mükellefler için ciddi hak kayıpları yaratmıştır.
Bu mükelleflerin, geçici mühleti geçmiş hesap dönemlerinde (2019 öncesi hesap dönemlerinde) alınmış işlemlerde şüpheli alacak karşılığı ayırma imkanı fiilen tanınmadığından, bu kanundan doğan haktan yararlanamamış durumda kaldılar. Dolayısıyla, bahsi geçen Sirkülerler de bu mükellefler için açıklama bulunmamakla beraber, bize göre mükelleflerin geçmiş yıllar beyanlarını düzeltebilmeleri gerekmektedir. Aksi durumda, aynı kuralda farklı idari işlemler tesis edilmiş olup, mükelleflerin hak kayıplarına yol açabilecek mali sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
Benzer şekilde, 2018/4. Dönem geçici vergilendirme dönemi itibariyle idarenin önceki yaklaşımları kapsamında karşılık yoluyla gider olarak kayıtlara alınmayan alacaklar için, eğer geçici mühlet kararı 2018 yılında alınmış ise, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinde bize göre karşılık yoluyla gider yazılması mümkündür. Bu durumda, yıllık kurumlar veya gelir vergisi beyanları ile 2018/4. Dönem geçici vergi beyanları ve matrahlar bu uygulama nedeniyle sapma arz edecektir.
Ayrıca, konkordato talebine mahkemeler tarafından “geçici mühlet” verilmesi mükelleflerin faaliyetlerine engel teşkil etmemektedir. Bu borçlu mükellefler faaliyetlerine devam etmekte, faaliyetlerine ilişkin borç ve alacak işlemlerine konu yeni edimler üstlenmeye devam etmektedirler. Fakat, geçici mühlet veya kesin mühlet süresi içinde alınamayan, tahsil edilemeyen alacaklar için doğrudan bir açıklama olmasa da, “muaccel hale gelmediği için dava veya icra safhasına intikal ettirilmemiş olan alacaklardan, vadesi geçici ve kesin mühlet sürelerine rastlayanlar, vadenin dolduğu hesap döneminde şüpheli alacak uygulamasına konu edilebilecektir.”Hükmüne isnaden istinaden vadesinin dolduğu dönemlerde karşılık yoluyla bize göre gider yazabileceklerdir. Aksi düşünce tarzı doğru ve tutarlı olmayacaktır.
Belki en önemli hususlardan bir tanesi, şüpheli alacak uygulamasının ancak konkordato talebinin olumlu sonuçlanması, yani projenin Mahkeme tarafından tasdikine kadar sürmesidir. Projenin tasdik edilmesi nedeniyle şüpheli alacak vasfı kalkmaktadır, yapılması karara bağlanan iskonto varsa bu tutar ise artık “değersiz alacak” sıfatı kazanacaktır. Dolayısıyla daha önce karşılık ayrılmış tutarın düzeltilmesi gerekmektedir.
Keza, karar tüm alacaklıları bağladığından projeye onay vermeyen alacaklılar da aynı hukuki işlemlere muhatap olacaklardır.
Şüpheli Alacak Karşılığı Uygulanmasına İlişkin Durumlar Nelerdir?
1- Asliye Ticaret Mahkemesi Tarafından Geçici Mühlet Kararı Verilmesinin Vergisel Sonuçları: