Maliye Postası Dergisi
İŞÇİ KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİNDE İŞVERENİN SORUMLULUKLARI
GÜRKAN GÜVEN
Günümüzde insan hayatını tehdit eden en önemli hastalık grubunun başında kalp-damar hastalıklarının geldiği bilinen bir olgudur. Ülkemizde Kardiyoloji Derneği kayıtlarına göre her yıl 300 bin kişi kalp krizi geçiyor ve bunların üçte biri hayatını kaybediyor. Bu azımsanmayacak bir rakamdır.
Kalp krizi vakalarının bazıları da çalışanların iş hayatında gerçekleşmektedir. İş hayatında geçirilen kalp krizinin iş kazası sayılıp sayılmayacağı ve işverene düşen yükümlülükler makalemizin konusunu teşkil edecektir.
1. KALP KRİZİ BİR İŞ KAZASI MIDIR?
5510 sayılı Kanun’da iş kazası,
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
Meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olay olarak tanımlamıştır.
Yukarıda geçen Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki kadın sigortalı ibaresi, hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan kadın sigortalıları ifade etmektedir.
Sigortalıların iş kazasına bağlı olarak sigorta yardımlarından yararlanabilmeleri için, olayın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası olarak kabul edilmesi gerekir.
Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için;
Yukarıdan sayılan hallerde bir kaza olayının olması,
Sigortalının bedenen veya ruhen uğradığı bir zarar bulunması,
Kaza olayı ile sigortalının uğradığı zarar arasında sebep sonuç ilişkisi bulunması,
Şartlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Ancak hukuk literatüründe bir olayın kaza olarak nitelendirilebilmesi için bu üç koşula bir koşul daha eklenmesi gerektiğini ileri sürüldüğü de olmuştur. Bu dördüncü şart “dışarıdan etki eden bir etkenin varlığı” koşulunun gerçekleşmiş olmasıdır. Bu görüşün bir sonucu olarak dışarıdan bir etki olmaksızın meydana gelen kalp krizi, beyin kanaması, felç vb. olayların, ilk üç şartın meydana gelmesi halinde dahi, iş kazası olarak kabul edemeyeceği ileri sürülmüştür. Sosyal Güvenlik Kurumunun kısa vadeli sigorta kolları uygulamaları konulu 13/06/2011 tarih ve 2011/50 sayılı genelgesi ile 1.1.2. madde numaralı İş Kazası Sayılma Hal ve Durumları başlıklı bölümünde de “Dışarıdan bir etki veya herhangi bir olayla ilgili olmaksızın işyerinde geçirdiği bir kalp krizi veya başka bir hastalık nedeniyle vefat eden sigortalının ölümünün iş kazası olarak kabulüne imkân bulunmamaktadır.” hükmü bulunmaktaydı.
Yargıtay’ın emsal nitelikteki Hukuk Genel Kurulu Kararı ile (13.10.2014 tarih, Esas No:2004/21-529, Karar No:2004/527) işyerinde meydana gelen kalp krizini iş kazası saydığı, bir olayın iş kazası sayılabilmesi için Kanunda bulunmayan harici etki ile meydana gelme gibi bir şartın aranmasının geçerli kabul edilemeyeceğini, kalp krizi ile yapılan iş ya da işyeri koşulları arasında uygun bir illiyet bağının varlığını tespit etmenin bir çok olayda son derece zor hatta imkansız olduğunu belirtmiştir. Yargıtay kararları içtihadı birleştirme kararı olmasa da yargının konuya yaklaşımını göstermektedir.