Maliye Postası Dergisi
HUZUR HAKKININ GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ YÖNLERİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
Mustafa Hakan ALEMDAROĞLU
GİRİŞ
Anonim ve limited şirketler açısından yönetim kurulu başkan ve üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebilir. Yönetim kurulu başkan ve üyeleri tarafından Türk Ticaret Kanunun 394. maddesinde de belirtilen huzur hakkının elde edilmesi durumunda gerek huzur hakkını alan üyeler gerekse de huzur hakkını ödeyen şirketler açısından ortaya çıkan vergisel yükümlülükler aşağıda irdelenmeye çalışılacaktır.
HUZUR HAKKININ TANIMI
Türk Dil Kurumunda huzur hakkı “Belli bir konuyu görüşmek için toplanan bir kurulun üyelerine ödenen para” olarak tanımlanmıştır.
Türk Ticaret Kanunun 394. maddesinde; ‘’Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebilir’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Bu yanında Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından 10.05.2010 tarihinde verilen ve E:2010/5400, K:2010/5060 sayılı Karar’da huzur hakkı; ‘’… o dönemde çalışan yöneticilerin harcadıkları emek ve mesailerine karşılık, genel kurul kararları ile belirlenen ve yöneticilere genellikle aylık olarak ödenmesi kararlaştırılan bir meblağdır. ..’’ şeklinde ifade edilmiştir.
Bu itibarla anonim ve limited şirkette yönetim kurulu başkan ve üyelerinin esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla toplantılara katılmaları karşılığında aldıkları meblağlar huzur hakkı olarak değerlendirilecektir. Fakat aşağıda da ayrıntılı açıklandığı üzere yönetim kurulu üyelerine yapılacak huzur hakkı ödemelerinin mali mevzuata uyum açısından emsallerine uygun olması ve şirketin mali gücü ile dengeli olması gerekmektedir.
2. HUZUR HAKKI ELDE EDEN YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK’nın) ‘’Ücretin Tarifi’’ başlıklı 61. maddesinde; Ücret, işverene tabi belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olarak tanımlanmıştır.
Zikredilen maddenin ikinci fıkrasında ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmeyeceği belirtilmiştir. Aynı maddenin 4 üncü bendinde ise; yönetim ve denetim kurulları başkanı ve üyeleriyle tasfiye memurlarına bu sıfatları dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatlerin de ücret olarak vergilendirileceği hüküm altına alınmıştır.
Aynı kanunun 94 üncü maddesinde; “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar. 1.Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve104 üncü maddelere göre, yukarıdaki bentlerde yazılı vergi tevkifatının yapılmasında 96 ncı madde hükmü göz önünde tutulur.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 96 ncı maddesinde ise; “Vergi tevkifatı, 94 üncü madde kapsamına giren nakten veya hesaben yapılan ödemelere uygulanır. Bu maddede geçen hesaben ödeme deyimi, vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade eder.” hükümlerine yer verilmiştir.
Aynı Kanunun 86. maddesinde ilgili maddede belirtilen gelirler için yıllık beyanname verilmeyeceği, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde bu gelirler beyannameye dahil edilmeyeceği belirtilmiştir. :” Tek işverenden alınmış ve tevkif suretiyle vergilendirilmiş 103 üncü maddede yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı aşmayan ücretler (birden fazla işverenden ücret almakla beraber, birinciden sonraki işverenden aldıkları ücretlerinin toplamı, 103 üncü maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı ve birinci işverenden alınan dâhil ücret gelirleri toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı aşmayan mükelleflerin, tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretleri dâhil)
Gelir Vergisi Kanunun 103. maddesinde ücret gelirlerine uygulanacak gelir vergisi tarifesi aşağıdaki gibi olduğu belirtilmiştir.
Oran
18.000 TL’ye (24.000 TL) kadar |
%15 |
40.000 TL’nin (53.000 TL) 18.000 TL’si (24.000 TL) |
%20 |
98.000 TL’nin (130.000 TL) 40.000 TL’si (53.000 TL) |
%27 |
500.000 TL’nin (650.000 TL) 98.000 TL’si (130.000 TL) |
%35 |
500.000 TL’den fazlasının (650.000 TL) 500.000 TL’si |
%40 |
Bu itibarla;
-Tek işverenden alınmış ve tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücret geliri tutarı 650.000 TL’yi aşıyorsa yıllık gelir vergisi beyannamesi verilecektir. Eğer belirlenen hududu aşmıyorsa Gelir Vergisi Kanunun 86. Maddesi uyarınca yapılan tevkifat nihai vergilendirme sayılacaktır.
-Birden fazla işverenden tevkif yoluyla vergilendirilmiş ücret geliri elde edilmesi durumunda, birden fazla işverenden aldıkları ücret tutarı, 2021 yılı için 53.000 TL’yi aşması halinde, birinci işverenden alınan da dahil olmak üzere tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücret gelirlerinin tamamı beyan edilecektir. Ayrıca, birden fazla işverenden alınan ücret tutarı, 2021 yılı için 53.000 TL’yi aşmamakla beraber tüm işverenlerden alınan ücret toplamı 650.000 TL’yi aşması halinde yıllık beyanname verilmesi gerekecektir.
3. KURUMLAR VERGİSİ MÜKELLEFİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
Kurumlar Vergisi Kanununun 6. maddesinin birinci bendinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci bendinde de safi kurum kazancının tespitinde GVK.nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
193 sayılı GVK.nun “İndirilecek Giderler” başlıklı 40. maddesinde ise safi kazancın tespit edilmesi sırasında indirilecek giderler sayılmış olup bu maddenin birinci fıkranın (1) numaralı bendi ile ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan bent hükmü uyarınca, yapılan genel giderlerin indirim konusu yapılabilmesi için, söz konusu giderlerle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması, giderlerin kazancın elde edilmesine yönelik olması, harcamanın yapıldığı gelir doğuran olayın vergiye tabi bulunması, karşılığında gayri maddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması ve maliyete dahil edilecek giderlerden olmaması gerekmekte olup bu mahiyette olmayan giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi mümkün değildir.
Kurumlar Vergisi Kanununun 11. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde kurum kazancının tespitinde transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançların indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmış olup aynı Kanunun “Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı” başlıklı 13. maddesinde;
“(1) Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır.
Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.