Maliye Postası Dergisi
GELİR VERGİSİ İADESİNE YÖNELİK YENİ DÜZENLEMELER
Faruk TAŞYÜREK
GİRİŞ
Mükelleflerden tevkifat yöntemiyle kesilen vergilerin, mükellefler tarafından verilen yıllık beyanname üzerinden hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edildikten sonra kalan tutarın, mükelleflere ret ve iade edilmesi çalışmamıza konu tebliğlerin konusunu oluşturmaktadır.
Vergi güvenliği müessesinin tesis edilmesi, vergilerin daha kısa sürede tahsil edilmesi, kaynağında vergilendirilmenin sağlanması ve vergisel yükümlülüklerin azaltılması (tevkifat yapılan açısından) gibi amaçlar doğrultusunda mükelleflerin kimi zaman gelirlerinden ve kimi zamanda hasılatlarından vergi kesintisi yapılmaktadır. Bu kesintilere uygulamada tevkifat denilmektedir. Tevkifatı yapan kişi yâda kurumlar, adına tevkifat yapılan kişi yâda kurumlar yerine beyanda bulunmakta ve beyanda bulundukları tutarı sorumlu sıfatıyla beyan ederek ödemektedirler.
Tevkifata konu işlem genellikle (ücretler hariç) brüt tutar üzerinden yapıldığı için kişilerin yâda kurumların ödedikleri vergi, ödemeleri gereken vergiden fazla çıkabilmektedir. Bunun yanı sıra kimi zaman mükelleflerin beyanname vermeleri halinde bir kısım istisna ve indirimlerden yararlanma hakkı doğmaktadır. Beyanname verilmesi hâsıl olup, indirim ve istisna hakkı kullanıldıktan sonra ödenmesi gereken vergi ile kaynağında tevkif edilen vergiyle mukayese edildiğinde tevkif edilen verginin ödenmesi gereken vergiden fazla olduğu durumlar oluşmaktadır. Bu gibi hallerde de mükelleflerin fazladan ödemiş olduğu vergileri, talep etmek hakkı doğmakta bu hakkın kullanılmak istenilmesi halinde de şartların sağlanması ile birlikte mükelleflere ret ve iade yapılmaktadır.
Bu şartlara bakıldığında şartların uzun süre değişmediğini söylemek mümkündür. Nitekim 2004 yılında yayımlanan 252 Seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği yaklaşık 17 yıl yürürlükte kaldıktan sonra 2021/Ekim ayında 315 Seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile değişikliğe konu edilmiştir.
252 Nolu Tebliğin çok uzun süre değişikliğe konu edilmeksizin yürürlükte kalmasının sonucu olarak, Tebliğin ilk halindeki tutarlar da günün gereklerinin gerisinde kalmış ve küçük sayılabilecek tutarların iadesinde inceleme raporu aranır hale gelmiştir. Hal böyle olunca inceleme verimli alanlardan verimsiz alanlara kanalize olmuştur. Bu çalışmamızın amacı bu etkileri de belirterek, yapılan değişiklik ve düzenlemeler hakkında geniş çaplı bilgi aktarı yapmaktır.
1. MAHSUBEN YAPILAN İADE TALEPLERİ
Mükellefler gelir veya hasılatlarından yılı içerisinde tevkif edilen vergilerin ödemeleri gereken vergiden fazla çıkması halinde fazla çıkan tutarı başkaca vergi borçlarına mahsubunu talep edebilmektedirler. Bu durum literatürde mahsuben iade olarak geçmektedir. Bu yöntemle mükellefler vergi alacağından vazgeçerken kamu otoritesi de mükelleften olan başka bir alacağından vazgeçmektedir. Diğer bir deyişle de bu yöntemde borçlar karşılıklı olarak takas edilmektedir.
Öteden beri mali idare borcun borçla kapatılmasına sıcak bakmış diğer bir ifadeyle de mahsup yoluyla yapacağı ödemeyi, nakten yapacağı ödemeye göre daha kolay yöntemlerle iade etme yoluna gitmiştir.
Gelir vergisinde mahsuben iade de benzer durumu görmek mümkündür. Şöyle ki bir sonraki bölümde de detaylıca anlatılacağı üzere nakten iade de belli bir tutar belirlenmiş, bu tutarın üzerindeki nakten iade talepleri, teminat verilmesine, YMM raporu ve Vergi İnceleme Raporu gibi güvence getiren yükümlükler ön görülmüştür. Buna mukabil mahsuben iade de iade talep dilekçesi haricinde ağırlaştırılmış şartlar aranılmamıştır.
Yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin kanuni süresinde verilmemesi ya da sair nedenlerle ikmalen veya re’sen yapılan tarhiyatlar üzerine tahakkuk eden vergiler ile ilgili olarak daha önce tevkif yoluyla kesilen vergiler tarhiyat aşamasında öncelikle dikkate alınmaktadır. Mahsup sonunda kalan kısmın talep edilmesi halinde diğer vergi borçlarına mahsup edilebilmektedir. Bu durumda mahsup talepleri dilekçe ve eklerinin eksiksiz olarak vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarihten itibaren hüküm ifade etmektedir. Mükellefler bu şekildeki yükümlüklerini yerine getirdikten sonra; mahsubunu talep ettikleri vergi borçları için gecikme zammı uygulanmamaktadır.
Mükellefler dilerlerse ortağı bulundukları adi ortaklık veya kollektif şirketlerin müteselsilen sorumlu olduğu vergi borçlarına da mahsuben iade talebinde bulunabilmektedirler. Ancak bu talebin yerine getirilmesi için, iade alacaklısı mükellefin muaccel hale gelmiş vergi borcunun bulunmaması ve mahsup dilekçesinde adi ortaklık veya kollektif şirketin hangi dönem borçları için mahsup talebinde bulunduğunu belirtilmesi gerekmektedir. Mahsuben iade talebinde talep dilekçesinin ve eklerinin vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarih yapılacak olan işlemlerde esas alınır.
Yeni Tebliğle (315) önceki Tebliğde (252) mahsuben iade yönüyle yapılan düzenlemelerin bir kısmı aşağıdaki gibidir.
- Kurumlar 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu yerine, atıf 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 34. Maddesine yapılmış ve tevkifatın yurt için kaynaklı hükümleri işaret edilmiştir.
- 252 No’lu Tebliğ’in “1.3.1. Mahsup Yoluyla İade” başlıklı bölümünün ikinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı bölümün üçüncü paragrafında yer alan “dilekçe ve eklerinin” ibaresi ile dördüncü paragrafında yer alan “dilekçe (Ek:2) ve eklerinin” ibaresi “iade talep dilekçesinin (1A)” olarak değiştirilmiştir.
“Bunun için mahsup talebinin 10/10/2013 tarihli ve 28791 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 429)’nin ekinde yer alan iade talep dilekçesi (1A) ile yapılması gerekmektedir. Mahsuba ilişkin iade talep dilekçesinin (1A) verilmiş olması kaydıyla, mükelleflerin vergi borçlarına ilişkin mahsup talepleri yıllık beyannamenin verildiği tarih esas alınarak yerine getirilir.”
Burada iki önemli husus vurgulanmaktadır. Bunlardan birisi iade talep dilekçesinin 1A ile yapılması, diğeri ise mahsup dilekçesinin verilmiş olması kaydıyla mükelleflerin vergi borçlarına ilişkin mahsup taleplerinde yıllık beyannameyi verdikleri tarihin esas alınmasıdır. Bu durum gecikme zammı gibi tali yükümlülükler açısından önemli bir faktördür.
2. NAKTEN YAPILAN İADE TALEPLERİ