Maliye Postası Dergisi
GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNE KONU TAŞINMAZA İLİŞKİN OLARAK AÇILAN TAPU İPTALİ VE TECİL DAVASI
T.C. YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
E: 2019/4534
K: 2021/4530
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tecsil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karara karşı davacıların ve davalı ...'ün yaptığı istinaf başvurusunun ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süresi içerisinde duruşma istekli olarak ve davalı ... vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25/05/2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden ... vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar ... ve diğerleri vekili Avukat ve diğerleri gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, daha önce kendileri tarafından davalılar ve miras bırakanlarına karşı açılan ve ... 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1977/621 Esas sayılı dosyası ile görülen tapu iptali ve tescil davası neticesinde, 1982/555 Karar sayılı ilam ile eskiden ... İlçesi sınırlarında iken ... ilçesi sınırlarına alınan ... parsel sayılı taşınmazda davalılar adına tespiti yapılan toplam 3/6 hissenin iptaline ve davacılar adına müştereken ve ... 1.Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 1976/67 Esas -1976/ 210 Karar ve 1977/359 Esas-1977/232 Karar sayılı veraset ilamları gereğince tesciline karar verildiğini, kararın kesinleşmesi üzerine ... Tapu Sicil Müdürlüğünce düzenlenen 18.01.1993 tarih ve 259 yevmiye no'lu işlemle Tapu Sicil Müdürlüğüne şerh edildiğini, davalılardan ...'ın ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/478 Esas numarasında kayıtlı davayı açtığını, yargılama sırasında kendileri lehine kesinleşmiş ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ilamının tapuya şerh edildiği hususunun göz ardı edilerek davanın kabulüne ve dava konusu payın ... adına tesciline karar verildiğini, davalı tarafın taşınmazı satışının ve davalı ... adına tescil edilmesinin yolsuz olduğunu ileri sürerek ... parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ..., ... parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilen ... parsel sayılı taşınmazın kendisi tarafından diğer davalıların anneannelerinden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın alındığını, maliklerin tapuda ferağ vermemesi üzerine ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/478 Esasında kayıtlı davanın açıldığını ve Mahkemenin 2012/1940 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne karar verildiğini ve kararın Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiğini, diğer davalılar, dava konusu taşınmazın 1985 yılında anneanneleri tarafından, davalı ...'a satıldığını, bedelinin de alındığını, kendilerinin bu taşınmazda hakları bulunmadığını, bu nedenle davanın kendilerine yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ... yönünden, satış vaadi sözleşmesine dayanarak taşınmazın adına tescilini talep etmekte ve lehine hüküm kurulmasında iyi niyetli olduğu gerekçesi ile, diğer davalılar yönünden ise, davanın açıldığı tarihte taşınmazın davalıların murisleri adına kayıtlı olup, husumet yöneltilebileceğinden husumet itirazlarının dikkate alınmadığı ve haklarındaki davaya devam edildiği, dava açıldıktan bir süre sonra taşınmazın ... adına tescil edildiği gerekçesi ile reddine karar verilmiş, verilen karara karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince, davacıların ve davalılardan ...’ün istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; ... parsel sayılı taşınmazın 434.876.56 m2 lik kısmının orman niteliği ile Hazine adına tesciline, 18.373.44 m2 lik kısmının bu parselden ifrazı ile son parsel numarası alarak ... ve ... mirasçıları adına tesciline dair ... Kadastro Mahkemesinin 2005/3 Esas-2007/25 Karar sayılı kararının 16.12.2008 tarihinde kesinleştiği, bu karara dayanarak ifraz edilen 18.373.44 m2 lik kısmın ... parsel numarası altında bir kısım davalıların murisleri olan ..., ..., ... ile ..., ... ve ... adlarına tescil edildiği, daha sonra ifrazen oluşan bu parselin satış vaadi sözleşmesi ile diğer davalı ...’a temlik edildiği ancak tapuda ferağ verilmediği gerekçesi ile davalı ... tarafından kayıt maliklerine karşı ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/478 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, 2012/1940 Karar sayılı karar ile davanın kabulüne karar verildiği, söz konusu kararın 22.01.2013 tarihinde kesinleştiği ve ... parsel sayılı taşınmazın 10.09.2013 tarihinde hükmen ... adına tescil edildiği, ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1977/621 Esas sayılı dosyasında davacılar ..., ..., ... ve ...(diğer davacıların miras bırakanı) tarafından, ..., ... ve ... aleyhine açılan davada, ... parsel sayılı taşınmazın davalılar adlarına olan tapu kaydının iptali ile adlarına tescilinin istendiği, 1982/555 Karar sayılı karar ile davanın kabulü ile taşınmazın 6 hisse itibariyle 1’erden 3 hissesinin iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, söz konusu kararın 30.12.1982 tarihinde kesinleştiği, ancak tapuda tescil işleminin yapılmadığı, davacılar tarafından yapılan başvuru üzerine tapu kaydının beyanlar hanesine 18.01.1993 tarih ve 259 yevmiye numaralı işlem ile “...-... ve ...’nın 3/6 payının iptali ile bu payın ...-...-... ve ... adlarına tescil edildiğine dair mahkeme kararının” işlendiği, ayrıca 12.07.1985 tarih ve 2053 yevmiye numaralı işlem ile de ...-...-...-...-... ve ... hisseleri üzerinde ... lehine satış vaadi şerhinin konulduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyi niyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 08.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Öte yandan, vakıa ve karinelerden, halin icaplarından kendisinden beklenen özeni sarfetmemiş olması itibariyle kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirmiş olan kimsenin TMK’nın 1023. maddesinden yararlanamayacağında bir tereddüt bulunmamaktadır.
Somut olaya gelince, davalılardan ... ile diğer davalıların miras bırakanları olan ..., ... ve ... arasında ... 1.Noterliğinin 18.06.1985 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi yapılmış ise de, bu tarihten daha önce satmayı vaadedenler aleyhine eldeki temyize konu davanın davacıları ..., ... ve ... ile diğer davacıların murisi ... tarafından satış vaadi sözleşmesine konu ... parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1977/621 Esas sayılı dosyasında tapu iptali ve tescil davasının açıldığı ve o tarihte derdest olduğu, söz konusu davanın olumlu sonuçlanarak temyize konu somut davanın davacıları ve miras bırakanları lehine hüküm kurulduğu, bu hüküm tapuda infaz edilmemiş ise de, mülkiyetin TMK'nın 705.maddesi gereği mahkeme kararı ile geçeceği, diğer yandan söz konusu mahkeme kararının tapu kaydına şerh düşüldüğü sabittir.