Maliye Postası Dergisi
DAR MÜKELLEFLERİN İKTİSAP ETTİKLERİ MENKUL KIYMETLERİN VE İŞTİRAK HİSSELERİNİN ELDEN ÇIKARILMASI
Mehmet BALCIOĞLU
1.GİRİŞ
Kendi sınırları içerisinde tasarruflarını gerçekleştiremeyen ülke dış tasarruf kaynaklarına (yabancı sermaye) ihtiyaç duyar. Bu durum o ülkedeki firmaların ve girişimcilerin yapılanmasını sağlamakla birlikte ekonomik büyüme ve kalkınmayı da beraberinde getirir. Bu sebeple yabancı sermayeler, ülke içine girişini hızlandırmak ve cazip hale getirmek için bir takım yasal düzenlemeler yapılmaktadır.
Dar mükelleflerin Türkiye’ye Getirdikleri yabancı paralarla Menkul Kıymetlerin ve İştirak Hisselerinin Elden Çıkarılmasının doğan kazançların Türk Vergi Kanunları Açısından Değerlendirilmesi sağlanan avantajlar gündeme gelebilmektedir.
Makalemizin konusunu oluşturan Dar Mükelleflerin Türkiye’ye Getirdikleri Yabancı Paralarla İktisap Ettikleri Menkul Kıymetlerin ve İştirak Hisselerinin Elden Çıkarılmasının Türk Vergi Kanunları kapsamında değerlendirilmesi anlatılmaya çalışılacaktır.
2. GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
2.1.Dar Mükellef
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu madde 6. Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler sadece Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilirler.Aynı Kanunun (4). maddesinde Türkiye’de yerleşme; ikametgahın Türkiye’de bulunması veya bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak altı aydan fazla süre ile oturak şeklinde açıklanmıştır.
Dar yükümlülük, Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerin Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratların vergilendirilmesi ile ilgili bir yükümlülük şeklidir. Gelir Vergisi Kanunu tam yükümlülükte kişisellik ilkesini (ikamet, uyrukluk) kabul etmesine karşılık, dar yükümlülükte mülkilik ilkesini kabul etmiştir. Çünkü vergilendirme, gelirin Türkiye’de elde edilmesi koşullarına bağlanmıştır. Dar yükümlülükte hedef kişiyi değil, kaynağı Türk ekonomisi olan geliri vergilendirmektir. Dolayısıyla dar yükümlü statüsündeki kişiler sadece Türkiye’de elde ettikleri gelirler üzerinden Türkiye’de vergilendirilirler. Dar yükümlülükte tam yükümlülük arasında gelirin niteliği ve unsurları yönünden herhangi bir farklılık yoktur. Ancak gelirin elde edilmesi, Türkiye’de elde edilmiş sayılması ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve tam yükümlülükten farklı esaslara bağlanmıştır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; Kanunun 1 inci maddesinde sayılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayanların sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceği hükme bağlanmış, üçüncü fıkrasının (e) bendinde Türkiye’de elde edilen diğer kazanç ve iratlar dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratlar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla, tam ve dar mükellef ayrımında temel kriter, kanuni veya iş merkezinin Türkiye’de bulunup bulunmamasıdır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun (3/3) numaralı maddesinin (e) numaralı bendine göre; Türkiye’de elde edilen diğer kazanç ve iratlar, dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazanç türlerinden birisidir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun madde (3/4) hükmüne göre; bu maddede belirtilen kazanç veya iratlar ile gelir unsurlarının, Türkiye’de elde edilmesi ve Türkiye’de daimi temsilci bulundurulması konularında, Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.