Maliye Postası Dergisi
APARTMAN VE SİTE YÖNETİMLERİNDE KULLANILAN BELGELER
Erdoğan ARSLAN
1.Hukukta Belge Kavramı
1.1. Türk Dil Kurumu (TDK) eski dilde vesika denilen belge kavramını, “bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb., vesika, doküman” olarak tanımlamıştır.(1) Dolayısıyla bu tanımda belgenin “şahit olma” işlevi öne çıkarılmış, bu işlevi icra edecek unsurlar örnekleme yoluyla sayılmıştır. Tanımda geçen tanıklık etme (şahitlik) kavramı, gerçek kişilerle ilgili değil, örnekleme yoluyla sayılan şeylerle ilgilidir ve bu şeylerin “gerçekleşmiş bir olay hakkında bilgi sunması, bilgi vermesi,” anlamındadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ise belgeyi, “uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları” olarak görmüştür.(2) Bu tanımda da belge, örnekleme yoluyla ayrıntılı olarak sayılan “bilgi taşıyan şeyler”dir. Ancak HMK’a göre her bilgi taşıyan şey belge değildir. Kanuna göre sadece uyuşmazlık konusu olguların ispatına yarayan bilgi taşıyan şeyler belgedir. Sonuçta bilgi taşıyan her şey değil, sadece uyuşmazlık konusu olan olguyu ispata elverişli bilgileri taşıyan şeyler belgedir. Burada da belgenin “uyuşmazlık konusu olan olguyu ispata elverişli olması” öne çıkarılmıştır.
1.2.Hukuk yargılama usulünde belge kavramından çok delil kavramı ön plandadır. Zira delil, davanın halline tesir edebilecek tartışmalı hususların ispatı için başvurulan araçlardır”(3) HMK, belge ve senedi,(4) yemini,(5) tanığı,(6) bilirkişi incelemesini,(7) keşfi(8) ve uzman görüşünü(9) delil olarak saymıştır. Dolayısıyla belge, senetle birlikte Kanunda sayılan delil türlerinden sadece biridir. Bununla birlikte senet ve belge, delil olma niteliği bakımından aynı mahiyette delil değildirler. Zira senet, çekişmeli olgularla ilgili uyuşmazlığın çözümünde kullanılan ve bir hakla ilgili hukuki işlemi kanıtlayan kesin delil(10) niteliğindedir.(11) Oysa belgeler, ispat gücü bakımından yeterli nitelikte değildirler ve delil başlangıcı niteliğindedirler.(12) Diğer taraftan yapısı itibariyle senet de bir belgedir. Yani her senet bir belgedir fakat her belge bir senet değildir.(13) Diğer taraftan Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hâllerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir.(14) Senetle ispat zorunluluğunun olmadığı davalarda(15) Kanunun belge olarak tanımladığı bilgi taşıyıcıları ispat aracı olarak kullanılabilir.
1.3.HMK, ticari davalarda ticari defterlerin “bilgi taşıyıcısı belge” kapsamında delil olmasını da düzenlemiştir. Buna göre ticari defterlerin,(16) ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.(17) Belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.(18) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.(19)
1.4.Tacir, ticari işlemleriyle mal varlığı durumunu açıkça ortaya koyabilmek için muhasebe sistemi kurmak ve bu çerçevede defter tutmak zorundadır.(20) Defterler ve gerekli diğer kayıtlar, olgu ve işlemleri kanıtlayan belgelerin dosyalanması şeklinde veya veri taşıyıcıları aracılığıyla tutulabilir.(21) Bu işlemler defterlerin usulüne uygun tutulması ile ilgili işlemlerdir. Her tacir, ticari defterlerini, envanterleri, bilançolarını, finansal tablolarını, yıllık faaliyet raporlarını, bu belgelerin anlaşılabilirliğini kolaylaştıracak diğer organizasyon belgelerini, alınan-gönderilen ticari mektuplarının suretlerini yapılan kayıtların dayandığı oluşturan belgeleri, 10 yıl boyunca saklamakla yükümlüdür.(22) Aksi takdirde adli para cezasını gerektiren bir suç işlenmiş olur.(23) Dolayısıyla Kanun, ticari defterlerin kendisiyle ticari defterlerdeki muhasebe kayıtlarının dayandığı belgeler arasında “belge olma” niteliği bakımından bir fark görmemiştir. Ancak bunların sistematik bütünlük taşımalarını şart koşmuştur.
1.5. Vergi mevzuatı konuya daha radikal yaklaşmıştır. Defter tutmak(24)da belge düzenlemek(25) ve muhatabına vermek de belge almak ve işlemlerine dayanak yapmak da mükellefler için idari cezalarla desteklenen bir mecburiyettir. Mükellefler tutulması zorunlu olan defterleri ve kullanması mecburi olan belgeleri asgari 5 yıl saklamak ve gerektiğinde de ibraz etmek zorundadırlar.(26) Defter tutma ve belge kullanma bakımından ticaret hukuku ile vergi hukuku arasında bir paradoksun varlığından bahsedilebilir. Türk Ticaret Kanunu (TTK), ibraz ve saklama mecburiyetini 10 yıllık bir dönem için belirlerken Vergi Usul Kanunu (VUK) bu dönemi 5 yıl gibi daha sınırlı sürede tutmuştur. Bununla birlikte VUK, defter(27) ve belgelerin(28) tutulması ve düzenlenmesi konusunda daha ayrıntılı daha katı ve şekle bağlı hükümlerle donanmışken TTK’nda konu daha genel nitelikte, daha esnek düzenlenmiştir. Bu durum, anılan iki kanunun iki ayrı hukuk bölgesinde (biri özel hukuk, diğeri kamu hukuku içinde) yer almalarından kaynaklanmıştır. Ancak bu iki kanuna göre tutulan defter ve kullanılan belgelerin delil olabilme nitelikleri yönünden yargılama hukukunun yaklaşımı paralel niteliktedir. Ticari davalarda da vergi davalarında da ibraz edilen defter ve belgelerin hukuki işlemin taraflarınca birbirini sistematik bütünlük içinde doğrulamaları gerekir. Aksi takdirde her iki hukuk kuralı bakımından da delil olma niteliklerini yitirirler.(29)