Maliye Postası Dergisi
ALACAKLARIN DEĞERLEMESİ
Hakan DEĞİRMENCİ
Ekonomik koşullar gereğince ticaretin çoğu peşin para ile gerçekleşmemekte bazı işlemler vadeli olarak da gerçekleşebilmektedir. Satıcı, vadeli satış gerçekleştirerek kar marjını yükseltebilir, müşteri portföyünü artırabilir. Ancak süresinde tahsil edilmeyen alacaklarından dolayı da işletmenin mali bünyesi olumsuz şekilde etkilenebilir ve işletme alacağını tahsil etmek amacıyla dava, icra takibi gibi ekstra külfetlere katlanabilir.
Ticari hayatta risk içeren vadeli satışlarda işletme, satışı bedelini alıcıdan tahsil ettiğinde kazancı oluşmaktadır. Ancak Türk vergi sisteminde tahakkuk ilkesi geçerli olduğundan vadeli satışlarda tahsilat olmasa bile kazancın beyan edilip vergilendirilmesi gerekmektedir.
Gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında dikkate alınan tahakkuk ilkesi, kazancın miktar ve mahiyet olarak tespit edilmesi olarak ifade edilmektedir. Diğer bir ifade ile gelirin ortaya çıkması vergilendirme için yeterli olup bu gelirin tahsil edilmesine gerek bulunmamaktadır.
İşletmeler vadeli satışlarını da tahakkuk ilkesi kapsamında beyan etmekle mükelleftirler. Vadeli satışlar TL cinsinden olabileceği gibi döviz cinsinden de olabilir. Yine vadeli satışlar dolayısıyla işletmenin tahsil etmesi gereken alacaklar çeşitli nedenlerle tahsil edilemeyebilir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6’ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safî kurum kazancının tespitinde ise Gelir Vergisi Kanunu’nun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı açıklanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 38’inci maddesine göre bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir ve işletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.
Mezkur Kanun maddesinin ikinci fıkrasında ise ticari kazancın tespiti sırasında, Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 40 ve 41’inci maddeleri hükümlerine uyulacağı ayrıca açıklanmıştır.
Değerlemeye ilişkin hükümlere 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 258 ve müteakip maddelerinde yer verilmiştir. Söz konusu Kanun hükümlerine göre değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir. Değerlemede, iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlarda haiz oldukları kıymetler esas tutulur. Yine değerleme, iktisadi kıymetin nevi ve mahiyetine göre Vergi Usul Kanunu’nun 261’inci maddesinde belirtilen ölçülerden birisi ile yapılmaktadır.
İşletmelerin vadeli satışlarından kaynaklanan alacakların da vergi matrahın tespitinde Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre değerlenmesi gerekmekte olup bu çalışmamızda alacakların değerlemesi tüm yönleriyle açıklanmıştır.
2. ALACAKLARIN DEĞERLEMESİ
Alacakların değerlemesinde, bu alacağın senetli veya senetsiz olması, yabancı para cinsinden olup olmaması gibi durumlara göre değerleme işlemleri farklılık arz etmektedir. Ayrıca alacağın bankalarla yapılan mevduat ve kredi sözleşmelerine dayanması halinde de bunlara uygun değerlemenin yapılması gerekmektedir.
Alacakların değerlemesine ilişkin hususlar Vergi Usul Kanunu’nun 281’inci maddesinde hüküm altına alınmış olup aşağıda alt başlıklarda alacakların mahiyetine göre değerlemesi açıklanmıştır.
2.1. TL Cinsinden Senetsiz Alacaklar
Vergi Usul Kanunu’nun 281’inci maddesinde alacakların mukayyet değerleriyle değerleneceği hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun’un 265’inci maddesinde ise mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeri olarak tanımlanmıştır.
Buna göre mükellefler TL cinsinden olan senetsiz alacaklarını mukayyet değer üzerinden yani bu tutarları hesaplara kaydedildiği tutarlar üzerinden olduğu gibi değerleyecektir.
TL cinsinden senetsiz alacaklar normal vadeli satışlardan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla değerleme gününde bu tür alacakların vadelerinin olup olmamasının değerleme açısından bir önemi olmayacaktır. Bu tür alacaklar senede bağlı olmadığından reeskont uygulamasına da konu olmayacaktır.