Maliye Postası Dergisi
ACENTELERİN DENKLEŞTİRME TALEP ETME HAKKI
Ufuk ÜNLÜ
1. Giriş
6102 sayılı Kanunun 102 nci maddesi uyarınca ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir. Acentelere sağlanan denkleştirme talebinin amacı, acentelik sözleşmesinin feshi nedeniyle, acentenin belirli bir süre pazarda faaliyette bulunacağına güvenerek yapmış olduğu reklam ve tanıtım faaliyetleri ile Pazar ve müşteri portföyü oluşturan bu anlamda sözleşmesinin feshedilmesinden sonra dahi müvekkil firmanın yarar sağlamasına vesile olması nedeniyle belli oranda tazminata hak kazanması suretiyle hakkaniyetin sağlanması düşüncesidir.
6102 sayılı Kanun ile ilk defa kanuni düzenlemeye kavuşan denkleştirme talebinin, düzenlenme amacı, kanun metninde yer alan ifadelere yönelik açıklamalar ve düzenlemenin hukuki yapısı çalışmamız içerisinde açıklanacak ve tartışılacaktır.
2. Denkleştirme Talebinin Kanuni Düzenlemesi
Denkleştirme talebini ifade etmek üzere, doktrinde, “denkleştirme tazminatı”, “denkleştirme istemi”, “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi”, “portföy hakkı”, “komisyon akçesi talep etme hakkı”, “sözleşme sonu akçesi” veya “sözleşme sonu tazminatı” gibi birçok terim kullanılmaktadır.
6102 sayılı Kanunun 122’nci maddesinde yer alan denkleştirme talebi hükmünün birinci fıkrası uyarınca, “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve
c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa,
Acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.”
Madde gerekçesine göre bu hükümde talebe hak kazanabilmenin şartları birbirine eklenir tarzda belirtmektedir. Bu noktada (a) bendi, acentenin sağladığı, yani işletmeye bağladığı “yeni” müşterilerin, denkleştirme talebine hak kazanmanın şartı olduğunu ve bunların acente sözleşmesinin sona ermesinden sonra da işletmeye “önemli” çıkarlar sağlamakta devam etmelerinin de gerektiğini hükme bağlamaktadır. (b) bendinde yer alan (ikinci) şart işletmeye acente tarafından yeni müşteri kazandırılmış olması ve sözleşme devam etseydi acentenin, işletmeye kazandırdığı “yeni” müşteriler dolayısıyla ücret alacak olmasıdır. Sözleşmenin sona ermesi nedeniyle acente bu ücretleri yitirir. Acentelik sözleşmesine göre “yeni” müşteriler sebebiyle ücret sözleşmenin sona ermesine rağmen bir şekilde ödenmişse denkleştirme talebi ileri sürülemez. Burada ödendiği söylenen kök ücret olup, bedelin tahsiline ve garanti edilmesine ilişkin komisyonlar dikkate alınamaz. (c) bendindeki şart ise, talebin hakkaniyete uygun olmasıdır. Bu şart bir taraftan acentenin gayretleri, imaj yaratma, müvekkili ve ürününü tanıtma, diğer taraftan da bir rekabet piyasasında pay alma çalışmaları ile tanımlanır. Acente bu konularda olumsuz not almamış olmalıdır. Ürünün bilinen hatta tanınan bir marka olması acentenin gayretlerinin göz ardı edilmesini, “yeni” müşterilerin işletmeye gelmelerinin (yönelmelerinin) markaya bağlanmasını haklı gösteremez ve “hakkaniyet” unsurunda olumsuz sonuca varmanın gerekçesi olamaz. Rekabet piyasası günümüzde zaten markalar piyasasıdır. Güçlü, hatta tanınmış bir markanın da yeni müşterilerle buluşması için gayrete ihtiyaç vardır. Buluşma sağlanmışsa bunu sadece markaya bağlamak rekabet piyasası kurallarını önemsememek anlamına gelir. Her güçlü ve tanınmış markanın da “yeni” müşteriler edinmesi gayretle olur. Markanın tanıtılması kadar, kendisine yönelme sağlanması ve yönelmenin korunması da gayretle olur. Üçüncü şart, gayretin olduğu her halde (kural olarak) gerçekleşir; olumsuz tutum hakkaniyet şartının gerçekleşmesine engel kabul edilebilir.
122 nci maddenin ikinci fıkrası olan “tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır” hükmü, denkleştirme miktarının üst sınırını düzenlemektedir. Bu maddede üst sınırın belirlenmesinde yıllık hasılatın mı yoksa net karın mı esas alınacağına dair bir açıklama da bulunmamaktadır. Bu konuda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı yazarlar, göre üst sınırın hesaplanmasında acentenin sözleşme süresince hak ettiği aracılık faaliyetleri ve diğer tüm hizmetler için hakkettiği tüm ücretlerin esas alınacağını kabul etmektedir. Bazı yazarlara göre ise üst sınırın hesaplanmasında yönetim giderleri, depo giderleri, taşıma giderleri gibi aracılık faaliyetlerinden kaynaklanmayan giderler dikkate alınmamaktadır. Ancak Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda yıllık komisyonla birlikte diğer ödemelerden bahsedildiğinden denkleştirme talebinin hesaplanmasında acentenin acentelik faaliyeti nedeniyle elde ettiği yıllık hasılatın dikkate alınması gerektiği şeklinde yorumlamak mümkündür. Ayrıca acentenin işletmenin eski müşterileriyle yaptığı sözleşmelerden elde ettiği gelirler de yıllık hasılata dahil edilmelidir.