Maliye Postası Dergisi
TEKNOKENTTE SİPARİŞ ÜZERİNE GERÇEKLEŞTİRİLEN YAZILIM FAALİYETLERİ NEDENİYLE ELDE EDİLEN KAZANCIN KURUMLAR VERGİSİNDEN İSTİSNASI
Hasan Basri CAN
1. Giriş
Teknokentler birçok avantajı da beraberinde getirmektedir. Bu araştırma bölgelerinin temel işlevi teknolojik gelişimi hızlandırmaktır. Teknokentlere devlet kurumları tarafından sağlanan destekler ve teşvikler sayesinde daha sürdürülebilir bir çalışma atmosferi oluşturulmaktadır. Aynı zamanda teknokentlerde farklı ölçeklerde şirketler de bulunduğundan ve üniversiteler de bu bölgede olduğundan üreticilerin, geliştiricilerin nitelikli iş gücüne ulaşımı daha kolay olur.
Üniversite-sanayi işbirliğinin teşvik edilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasına yönelik olarak kurulan teknoparklarda sipariş usulüne göre yapılan projelerden elde edilen gelirin 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında kurumlar vergisinden istisna edilip edilemeyeceği ile mezkûr projeler için 2017/10821 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının uygulanıp uygulanmayacağı hususları makalemiz içerisinde değerlendirilecektir.
2. Teknokentler
Gelişmiş ülkelerde yoğun ve etkin olarak uygulanan, sanayi ile akademik unsurları bütünleştirerek bölgesel kalkınma ve teknoloji geliştirmeye katkılar sağlayan “teknopark” adı altında birleştirebileceğimiz oluşumların kurulmasını teşvik eden ve destekleyen kurumsal yapı ve yasal düzenlemeler mevcuttur. Bu oluşumların Türkiye’deki ilk örneği ise 2001 yılında yasalaşan 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunudur. Türkiye’de bu bölgeler yasal olarak “Teknoloji Geliştirme Bölgesi” olarak kurulmakla ve değişik isimlerle anılmakla birlikte uygulamada “teknopark” olarak isimlendirilmektedir. Dünya uygulamalarına bakıldığında kapsam ve niteliksel farklılıklarına göre teknopark şemsiyesi altında “geliştirme merkezi, bilim ve araştırma parkları, teknoloji parkları, ticari amaçlı parklar, üst düzey gelişmiş endüstriyel parklar ve teknokentler” gibi isimlerle anılan teknoloji gelişim alanları olduğu görülmektedir.(1)
Özel sektörü, araştırmacılar ve üniversiteler ile buluşturarak teknoloji yoğun üretime yönelik yeni ürün ve üretim yöntemlerinin geliştirilmesini hedefleyen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu, ülke sanayinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması misyonunu taşımaktadır.(2)
Türkiye’de, 4691 sayılı Kanun ile 2001 yılından itibaren teknoparklarda yer alan girişimcilere, bu bölgelerde çalışmak isteyen akademik personel ve diğer kamu personeline ve bölge yönetici şirketlerine önemli avantajlar sağlanmıştır. İlk yıllarda bu bölgelerin sadece yasanın sağladığı teşvikler nedeniyle şirketleri çektiği, sonraları buraların cazibe merkezi olmaktan çıkacağı yönünde görüşler dillendirilmişse de, bugün geldiğimiz noktada bu görüşlerin çok geçerli olmadığı söylenebilir. Zaten Türkiye gibi Ar-Ge ve inovasyon sürecinde geç kalmış ülkelerin dış ticaret, istihdam, büyüme ve gelişme sürecinde kat etmeleri gereken mesafe nedeniyle bu tür olumlu sonuçları olan ekonomik aktiviteleri teşvik etmeleri vazgeçilemeyecek bir yöntem olarak görünmektedir.(3)
Ülkemiz sanayiinin teknoloji üreten ve ihraç eden bir yapıya geçmesi ve uluslararası rekabet gücüne kavuşması için üniversite - sanayi - devlet işbirliğinin üçlü bir yapıda geliştirilmesi ve sürekliliğinin sağlanması önem taşımaktadır. Ulusal boyutta öncelikli teknoloji alanlarının belirlenmesi ve uygun teşviklerle Türkiye araştırma altyapısının ve sanayinin yönlendirilmesinin, teknoparkların üretkenliği ve verimliliği üzerinde de olumlu etkiler yaratacağı öngörülmektedir.(4)
3. Sipariş Üzerine Gerçekleştirilen Yazılım Faaliyetleri
Teknokent kavramının beraberinde getirdiği katma değer son derece yüksektir. Ülke ekonomisine katkısının yanı sıra girişimciliğin gelişiminde de öncü bir rol üstlenmektedir. Teknokentlerde, enerji, elektronik, makina, kimya, tarım, medikal, gıda, savunma, otomotiv gibi birçok sektör için yazılım, bilgisayar, iletişim teknolojileri gibi alanlarda üretim gerçekleştirilmektedir.
Teknoparklarda gerçekleştirilen projelerin sipariş usulünü tercih etmeleri halinde muafiyet ve istisna konuları farklılaşmaktadır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safı kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir.
Ticari kazancın tespitinde “tahakkuk esası ilkesi” ve “dönemsellik ilkesi” olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Bu esas dikkate alındığında bir gelir veya gider unsurunun, özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dönemsellik ilkesi ise, bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasını ifade eder.