Haberler
TARH ZAMANAŞIMININ SONA ERMESİNE ÜÇ AYDAN AZ BİR ZAMAN KALMASI HALİNDE UZLAŞMA YAPILAMAYACAĞINA DAİR HÜKÜM İPTAL EDİLDİ
Danıştay 4. Dairesi 30.09.2021 tarihli ve E.2018/459, K.2021/4770 sayılı kararı ile Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği'nin "İncelemenin sonuçlandığı tarihte tarh zamanaşımının sona ermesine üç aydan az bir zaman kalması halinde mükellefe uzlaşma talebinde bulunup bulunmadığı sorulmaz ve uzlaşma talebinde bulunmaya davet edilmez." hükmünü iptal etti.
Danıştay'ın iptal kararı işlenmiş en güncel hali ile Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği'ni okumak için tıklayın.
Danıştay 4. Dairesi söz konusu kararı ile Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği'nin 9’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasını iptal etti. Danıştay'ın iptal ettiği fıkrada "İncelemenin sonuçlandığı tarihte tarh zamanaşımının sona ermesine üç aydan az bir zaman kalması halinde mükellefe uzlaşma talebinde bulunup bulunmadığı sorulmaz ve uzlaşma talebinde bulunmaya davet edilmez. " hükmü yer alıyor idi.
Danıştay 4. Dairesi , kararında , VUK Ek 11’nci maddede düzenlenen tarhiyat öncesi uzlaşmada, sınırlama getirilmemiş usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları da dahil verginin tarhı ve cezanın kesilmesinden önce uzlaşma yapılmasına olanak tanındığı gibi, uzlaşma süresine ilişkin bir sınırlama da öngörülmediğini belirterek vergi incelemesine dayandırılan tarh edilecek vergi ve kesilecek cezalarda mükelleflerin verginin tarh edilmesi ya da cezanın kesilmesinden önce; incelemenin başladığı tarihten, inceleme ile ilgili son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar uzlaşma talebinde bulunmalarının mümkün olduğu, VUK Ek 11’inci maddesinin son fıkrasıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı'na verilen yetki çerçevesinde çıkarılan, Kanun'da yer alan hükümleri açıklayan ve ayrıntıları düzenleyen Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği'nin iptali istenen 9’uncu maddesinin son fıkrasında ise tarhiyat öncesi uzlaşmada, tarh zamanaşımının sona ermesine üç aydan az süre kalması halinde, mükelleflerin bu haktan yararlanmalarının engellenmesinin kanunda öngörülmeyen bir sınırlamanın tebliğle yapılması sonucunu doğuracağı, bu durumun kuvvetler ayrılığı ilkesine ters düştüğü gibi fonksiyon gaspına da yol açacağından ilgili düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı hükmüne vardı.