Danıştay Kararları,Özelge ve Genel Yazılar
Konsinye Olarak İhracatı Yapılan Malın İmalatçısından Alınması İşleminde Tecil-Terkin Uygulaması
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketinizin ... şirketler arasında yer aldığı, esas faaliyet konunuzun muhtelif ürünlerin ihracatına aracılık etmek olduğu, bu çerçevede üretici firmalardan satın aldığınız ürünleri, aracı ihracat sözleşmesi çerçevesinde ve ihracat yönetmeliği hükümleri gereğince ihraç ettiğiniz, bazı ürünlerin konsinye ihracat işlemine tabi tutuldukları, bu durumda imalatçı firma tarafından malın şirketinize sevk edildikten sonra yasal sürede fatura edildiği,
şirketiniz tarafından malın konsinye olarak yurt dışına gönderildiği, imalatçı firma tarafından kati satışı yapılarak yasal defter ve belgelerinde gösterilen mal bedeli ile buna ilişkin döneminde ödenen katma değer vergisi tutarının, kati ihracatın yapıldıktan sonra imalatçı firmaya ödendiği, bu hususun imalatçı üzerine finansman yükü oluşturduğu belirtilerek, imalatçı firmaların konsinye ihracat edilecek malların şirketinize tesliminin de konsinye usulüne göre yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme bağlanmıştır. Anılan Kanunun 40 ıncı maddesinde de; safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmıştır.
Ticari kazancın tespitinde "tahakkuk esası ilkesi" ve "dönemsellik ilkesi" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Ticari faaliyet içerisinde satılan mal ve yapılan bir hizmet bedeli taraflarca belirlenip fatura kesildiğinde gelir ve gider tahakkuk etmiş kabul edilir. Tahakkuk esasında gelir unsurlarının tahsil edilmesi gerekmemektedir. Dönemsellik ilkesinde ise, bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır. Ayrıca "Dönemsellik" kavramı gereği işletmeler, gelir ve giderlerini tahakkuk esasına göre muhasebeleştirmek, hasılat, gelir ve kârlarını aynı döneme aitmaliyet, gider ve zararlarla karşılaştırmak durumundadırlar. Bu ilke uyarınca gelir ve giderlerin ilgili oldukları dönemde kaydedilmesi gerekir.
Ayrıca, imalatçı firma tarafından satışı yapılan mallara ilişkin gelirin miktar ve mahiyet olarak kesinleştiği dönemin kurum kazancının tespitinde dikkate alınacağı tabiidir.
KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN:
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;
1/1 inci maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu,
10/a maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile 10/d maddesinde de, komisyoncular vasıtasıyla veya konsinyasyon suretiyle yapılan satışlarda, malların alıcıya teslimi ile vergiyi doğuran olayın meydana geldiği,
11/1-a maddesinde, ihracat teslimleri ile bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurtdışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV den istisna olduğu,
11/1-c maddesinde de, ihraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen mallara ait katma değer vergisinin, ihracatçılar tarafından ödenmeyeceği ve mükelleflerce tahsil edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu verginin, vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil olunacağı, söz konusu malların, ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay başından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde de, tecil edilen vergi terkin edileceği
hüküm altına alınmıştır.
Sayı : 11395140-105[229-2012/VUK-1- . . .]--1390
02/09/2013
Bu özelge Maliye Postası elektronik mevzuat yayınlarına Katma Değer Vergisi Kanununun 11. maddesinin altına kaydedilmiştir.
Özelgenin tamamını okumak için tıklayın.
Bunun gibi özelgeleri , Danıştay Kararlarını, Vergi SGK, İş, Ticaret Mevzuatı ile ilgili güncel konularda uygulamaya yönelik makaleleri düzenli olarak takip etmek, ücretsiz danışmanlık hizmetimizden yararlanmak için siz de abonemiz olun.
Diğer özelgeleri ve Danıştay Kararlarını incelemek için tıklayın.