Danıştay Kararları,Özelge ve Genel Yazılar
İntikal Eden Anonim Şirket Hisselerine İlişkin Tarh Edilen Veraset ve İntikal Vergisi Hakkında
T.C. DANIŞTAY Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No : 2016/706 Karar No : 2016/1302
İstemin Özeti: Davacı adına, murisinden intikal eden … Mobil Teknoloji Sistemleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketindeki %20 hisse için takdir komisyonu kararı uyarınca tarh edilen veraset ve intikal vergisi davaya konu edilmiştir.
İstanbul 3. Vergi Mahkemesi, 21.4.2011 gün ve E:2009/3505, K:2011/1461 sayılı kararıyla; vergi tarhının amacı yükümlülerin beyan dışı bıraktıkları intikallerin gerçeğe en yakın biçimde saptayabilmek olduğundan matrah takdir edilirken gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması ve ilgili kriterlerin somut olarak ortaya konması gerektiği, olayda, takdir komisyonunca matrah saptanırken takdirin müstenidatının gösterilmediği, sadece dosyanın tetkiki ve haricen yapılan araştırmaların kriter olarak alındığı, bu hususların da karara dayanak olabilecek somut bilgi ve belgelerle desteklenmediği; zira, takdir sebebi bulunması halinde takdir komisyonlarına matrah tespiti ile ilgili her türlü inceleme ve araştırma yapma yetkisi tanınmış olmasına rağmen, beyan dışı bırakılıp komisyonca tespit edilen matrahlara nasıl ulaşıldığının ihtimalden ve varsayımdan uzak bir şekilde araştırılarak ortaya konulması gerekirken bu yola başvurulmadığının görüldüğü, bu durumda yeterli ve somut tespit içermeyen bu haliyle de hukuken itibar edilemeyecek nitelikte olan takdir komisyonu kararı dayanak alınarak yapılan tarhiyatta hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle vergilendirmeyi kaldırmıştır.
Vergi idaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi, 15.5.2015 gün ve E:2011/8908, K:2015/2873 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Değerleme" başlıklı üçüncü kitabının birinci kısmının birinci, ikinci ve üçüncü bölümlerine ve 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 10'uncu maddesi ile gerekçesine yer vererek; Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 10'uncu maddesinin ilk fıkrasında, verginin matrahının, intikal eden malların Vergi Usul Kanununa göre bulunan değerleri olduğu ilkesi konulduktan sonra; ikinci fıkrasında, bentler halinde, intikal edebilecek mallar ile bu malların değerlerinin beyanında esas alınabilecek değerleme ölçüleri sayılmak ve bunların dışında kalanların ise Vergi Usul Kanununun servetleri değerleme ile ilgili Üçüncü Bölümündeki esaslara göre değerlenmek ve beyannamelerde gösterilmek zorunda oldukları belirtilmek suretiyle, birinci fıkrada yer alan ve verginin matrahını tarif eden "Vergi Usul Kanununa göre bulunan değerleri" ibaresinin, Vergi Usul Kanununun servetleri değerleme ile ilgili Üçüncü Bölümünde yer alan ölçüleri ifade ettiğinin anlaşıldığı, nitekim; maddenin 4'üncü fıkrasında, idarenin, yukarıdaki esaslara göre beyan edilen bu değerler üzerinden vergiyi, beyannamenin verildiği tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde tarh edeceği; tarh edilen vergilerin, intikal eden malların Vergi Usul Kanununa göre bulunacak değerlere göre ikmal edileceği yolundaki hükmün de bunu doğrulamakta olduğu, verginin tarhının, Vergi Usul Kanununun 20'nci maddesinde, vergi alacağının Kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar olarak tespit eden muamele olarak tanımlandığı, veraset ve intikal vergisinin matrahının da yukarda açıklandığı üzere, intikal eden malların Vergi Usul Kanununun servetleri değerleme ile ilgili Üçüncü Bölümünde yer alan ölçülere göre bulunacak değerleri olduğu, dolayısıyla; veraset yoluyla intikal eden mallar için varislerce, Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 10'uncu maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen değerleme ölçülerinden yararlanılarak bulunan değerlerin beyan edilmesi; vergi dairesince de beyan edilen bu değerlerle, intikal eden malların Vergi Usul Kanununun servetleri değerleme ile ilgili Üçüncü Bölümünde yer alan ölçülere göre hesaplanacak matrah arasında fark bulunması halinde, bu farkın, aynı maddenin dördüncü fıkrası uyarınca tarhiyata konu edilebileceği sonucuna ulaşıldığı, olayda, veraset ve intikal vergisi beyannamesi üzerinden ilk tarhiyat yapıldıktan sonra beyannamede gösterilen anonim şirket hisselerinin takdir komisyonunca takdir olunan emsal bedeli üzerinden yapılan tarhiyatın davaya konu edildiği, 7338 sayılı Kanunun 10'uncu maddesinin ikinci fıkrasının, ilk tarhiyatta uygulanması gereken (d) bendi hükmünün, ikinci tarhiyatta uygulama yeri bulunmadığı, değerlemeye konu kıymetlerin, Vergi Usul Kanununun 192'nci maddesi uyarınca bilanço esasına göre defter tutan şirketlere ait hisse olması halinde uygulanması gereken yasa hükmünün, açıklanan 1'inci ve 4'üncü fıkralar delaletiyle öz sermaye hesabından hareketle ve ticari işletmeye dahil kıymetlerin, yine aynı Kanunun "Servetleri Değerleme" başlıklı Üçüncü Bölümünde yer alan 292'nci maddesinin, vergilendirilecek bir servete dahil ticari sermayenin unsurlarından bulunan emtia, gemiler ve taşıtlar, tesisat ve makinalar, demirbaş eşya ve diğer menkul malların, emsal bedeliyle değerleneceğine dair hükmü olduğu, emsal bedel, Vergi Usul Kanununun 267'nci maddesinde, gerçek değeri belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlandığından, emsal bedelin tespiti için takdir komisyonuna gidilmesinin yerinde olduğu ancak, uyuşmazlığın çözümlenebilmesi, takdir komisyonunca belirlenen emsal bedellerin, yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere uygun olup olmadığının saptanmasını gerektirdiğinden, Mahkemece, uyuşmazlık hakkında, davacıya intikal eden anonim şirket hisselerinin, ölüm tarihi itibarıyla çıkarılan bilançoda gösterilen öz sermayeyi oluşturan unsurlar yeniden değerlenerek öz sermayesinin, konunun uzmanı bilirkişi marifetiyle tespiti suretiyle, takdir komisyonunca takdir edilen emsal bedellerin hukuka uygun olup olmadığı yönünden yapılacak incelemeyle ulaşılacak sonuca göre karar verilmek üzere kararı bozmuştur.
İstanbul 3. Vergi Mahkemesi, 7.1.2016 gün ve E:2015/1813, K:2016/26 sayılı kararıyla; ilk kararında ısrar etmiştir.
Davalı idarece; davacı tarafından ilk tarhiyatta bildirilen varlıkların değerinin Vergi Usul Kanununun servetleri değerleme ölçülerine göre değerlendirmesi için takdir komisyonuna sevk edildiği, takdir komisyonunun da ticari sermayeyi değerlendirirken intikal konusu işletmeye ait bilançoların aktif ve pasifinde yer alan kalemleri incelediği, öz sermayeyi hesaplarken borç kalemlerini de göz önünde bulundurarak ticari öz servetin takdirini yaptığı ileri sürülerek ısrar kararının bozulması istenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Kararın tamamını okumak için tıklayın.
Bu Danıştay Kararının tamamı Maliye Postası elektronik mevzuat yayınlarına Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 10'uncu maddesinin altına kaydedilmiştir.
Bu Danıştay Kararlarınının tamamını ,diğer kararları , özelgeleri ,Vergi SGK, İş, Ticaret Mevzuatı ile ilgili güncel konularda uygulamaya yönelik makaleleri düzenli olarak takip etmek, ücretsiz danışmanlık hizmetimizden yararlanmak için siz de abonemiz olun.
Abonelik hakkında bilgi almak ve mesaj atmak için tıklayın.
Diğer Danıştay Kararları ve özelgeleri görmek için tıklayın.