Diğer Haberler
Kırsalı Kalkındırmadan Tarım Sürdürülebilir Olamaz
11. Kalkınma Planı kapsamındaki Kırsal Kalkınma İhtisas Komisyonu raporunu hazırlayan ekibe başkanlık eden Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülbuçuk, kırsalda sürdürülebilir bir toplumsal yapı olmadan tarımsal üretimin sürdürülebilir olmayacağını vurguluyor.
Pandeminin en önemli artılarından biri tarımın ve gıda üretiminin ön plana çıkmasıydı. Birleşmiş Milletler verilerine göre her akşam 795 milyon insan yatağa aç giriyor. Bu sayıya 2050’ye kadar 2 milyar insanın daha eklenmesi bekleniyor. Bu insanlara gıda temin edilebilmesi için gıda ve tarım sisteminin kökten değişmesi gerektiği artık üzerinde daha fazla akıl yürütülen bir konu. Çözüm arayışı ise dönüp dolaşıp kırsalda düğümleniyor. Kentlerin nüfusu hızla artarken onu besleyecek kırsalın nüfusu aynı hızla azalıyor ve bu tablo, tarımsal üretimde önümüzdeki 10 yıl içinde gıdaya erişimde büyük bir krizi tetikleyebilir.
11. Kalkınma Planı kapsamındaki raporu hazırladıkları dönemde (2018) salgının henüz yaşanmadığına işaret eden Prof. Dr. Gülbuçuk, bunun tarımsal üretime dikkati artırdığına ancak genel tablonun çok değişmediğine işaret ediyor. “Kırsalda sürdürülebilir bir toplumsal ne yazık ki yok… Yani genç, dinamik, tarımsal üretime devam etmek isteyen, kırdaki yaşamı özümsemiş genç nüfusun varlığı konusunda maalesef iyimser bir şey söylemek zor” diyor Gülbuçuk ve ekliyor: “Şu anda çiftçilerin yaş ortalaması 56 oldu.”
Kırsal nüfusu yerinde tutacak politikalara odaklanılması gerektiğini vurgulayan Gülçubuk, kırdaki yaşam direncini artıracak unsurların oraya götürülmesi gerektiğini, “kırsaldaki gençler ne bekliyor, ne yaparsak gençleri orada tutabiliriz” gibi sorulara odaklanmamız gerektiğini söylüyor. “Kırsalda ciddi bir yaşam maliyeti var ve yoksulluk kırsal alanda taban bulmaya başladı. Hesaplara göre tarım nüfusu başına milli gelir 3 bin doların altına düştü. Bu kadar düşük gelirli bir grubu nasıl kırsalda tutabilirsiniz?” diyor.
Prof. Dr. Gülbuçuk, bu sorunun cevabının ise özellikle gençlerin yaşamını devam ettirecek temel hizmetlere ve refah göstergelerine erişebilmesinde yattığını söylüyor. “Bir köydeki insanın sadece karnını doyurması artık yetmiyor. Sağlık ve sosyal hizmetlere de erişebilmesi lazım. Ancak bu şekilde kentler üzerinde baskıyı azaltabiliriz” diyor.
YOL HARİTAMIZDA NE OLMALI?
Şu çok açık ki sadece büyümeye dönük politikalar kırsalda tarım için refah getirmiyor. Prof. Dr. Gülbuçuk da sadece ekonomik desteklerin yetmediğini vurguluyor. “Kırsal alanda hep üretim odaklı (gübre, mazot vs..) destekler veriyoruz. Gübre mazot vs. ama neden yaşam desteği vermiyoruz. Örneğin Ardahan’ın bir köyünde bir çiftçi gidip hayvancılık için destek alabiliyor. Ama aynı kişi evini onarmak için destek alamıyor. Yani hayvansal üretim AB standartlarında, yaşam ise çok gerisinde. Bu olmaz. Bu olmadığı için de hayvanlarımız kırsalda insanımızdan çok daha dirençli yaşayabiliyor. Yaşam artı refah payını gözetecek bir tarım ve kırsal destek gerekiyor” diyor.
KIR BURJUVAZİSİ DENGEYİ BOZABİLİR
Pandemiyle birlikte büyük şehirlerde yaşayan nüfusun bir kısmı küçük şehirlere ve kırsala yerleşmeye başladı. Dolayısıyla kırdaki birçok yerde arazi fiyatları arttı. Prof. Dr. Gülbuçuk, bu durumun kırsaldaki denge açısından bir sorun olduğunu düşünüyor. “Bu kırsalda zaten azalan nüfusun daha da azalmasına yol açtı. Kentli ve kırlı yer değiştirdi. Bu dengeyi de bozuyor. Kırsala yerleşen bu nüfus ki onlara ‘orta sınıf kır burjuvazisi’ diyorum, kırsalın direncinin artması için ne yapıyor? Acaba kırsalda topraklara zarar mı veriyor; toplumsal ilişkileri güçlendiriyor mu yoksa çözülmesine yardımcı mı oluyor? Bakın, son 15 yılda 2,6 milyon hektar tarım arazisi amaç dışına çıkmış. Ne için? Fabrikalar, turizm ve şehirleşme için… Yine son 15 yılda 3,5 milyon hektar tarım arazisi devre dışı kalmış. Çünkü geçim sağlayamayanlar kente ucuz işgücü olmaya gitti. Ve son 30 yılda 11 milyon hektar mera alanı devre dışı kalmış.”
TÜRKİYE TOPRAKLARI 200 MİLYONU BESLER
Türkiye’nin tarımsal potansiyelinin 200 milyon insanı besleyecek kadar büyük olduğuna dikkat çeken Gülbuçuk, “Ama” diyor: “Kırsalda beşeri ve sosyal sermayemizi güçlendirmemiz lazım. Kırsal refah düzeyini kentlerin asgari düzeyine getirmek için neler yapacağımız üzerine çalışmalıyız. Bunu da iklimi ve suyu düşünerek yapmalıyız.”