Diğer Haberler
Gıdada Girdi Maliyetlerindeki Enflasyonu Düşüren Politikalar Uygulamak Önceliğimiz Olmalı
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu uyardı: “On yıllardır dış ticaret fazlası veren gıda ve içecek sektörü, bu yıl başa baş noktasına geldi. Eksiye gidiyoruz. İhracatçılar, ‘ihracatta rekabetçiliğimizi kaybettik, kaybediyoruz’ diyor. Biz, ‘Döviz artsın’ demiyoruz, girdi enflasyonu düşsün istiyoruz.”
Haziran ayında TÜFE yüzde 45-46 seviyesindeyken tarımsal girdi enflasyonunun yüzde 70 olduğuna dikkat çeken TGDF Yönetim Kurulu Başkanı Demir Şarman, “Tarımsal girdi enflasyonu yüzde 70’i aştı. 1 Ocak’tan itibaren mazot fiyatında ve asgari ücrette yüzde 90’dan fazla artış var. Tarım sektörü emek yoğun bir sektör. Gıda enflasyonu oranının TÜFE’den yüksek olduğu doğru, ancak tarımsal girdi enflasyonuyla ilgili rakam ortada” dedi.
Türkiye’deki gıda firmalarının çok ciddi ihracatçı firmalar olduğunu kaydeden Şarman, “Hep iç piyasa eksenli konuşuyoruz. Sürekli enflasyon olmasına rağmen, dövizdeki artış bu oranı yansıtmıyor.
Dünyaya ihraç ettiğimiz ürünler aynı fiyatta duruyor, ancak içerde üretici olarak sürekli artan enflasyonla muhatapsınız. Bu sefer ihracat kasları ve kapasiteniz zayıflıyor, kâr marjınız düşüyor ve ihraç edemez hale geliyorsunuz. Dolayısıyla bizim iki yönlü mağduriyetimiz oluyor” diye konuştu.
Gıda sanayinin 2023 yılına kadar dış ticaret fazlası verdiğine vurgu yapan Şarman, “Ancak bugün rakamlarımız daraldı ve neredeyse başa baş noktasına geldik. Hızlı döviz girdileriyle birlikte kurlardaki artışın paralel olmadığı dönemlerde bu makas daralıyordu. Bu sadece gıda için değil tüm ihracatçı sektörler için söz konusu. Tüm ihracatçılar ‘ihracat olarak rekabetçiliğimizi kaybettik, kaybediyoruz” diyorlar. Biz girdi enflasyonu düşsün istiyoruz, döviz artsın istemiyoruz” ifadelerini kullandı.
TGDF Yönetim Kurulu Başkanı Demir Şarman, TGDF Yönetim Kurulu Başkan Vekili Dr. İsa Coşkun ile TGDF Yönetim Kurulu Üyesi Kürşat Abidin Apan, gıda ve içecek sektörünün sorunlarını ve bu sorunların çözümüne yönelik önerilerini sıraladı.
Başkan Şarman, “Bankaların ancak yüzde 45-50 bandında faizle selektif kredi verdikleri şu dönemde gıda sanayisinde faaliyet gösteren firmalar, istihdam ve üretime devam edebilmek için uygun faizli kredi tahsislerine ihtiyaç duyuyorlar.
Krediye ulaşımda da kolaylık istiyoruz” talebini dile getirdi. TGDF’nin gıda ve içecek sanayisinin yüzde 95’ini temsil ettiğini ve Türk ekonomisinin en temel paydaşlarından birisi olduklarını vurgulayan Şarman, “3 binden fazla firmadan bahsediyoruz. Binden fazla kişi istihdam eden, 100 milyon dolardan fazla cirosu olan firmaları ve binlerce KOBİ’yi temsil ediyoruz" dedi.
Küresel gıda fiyatları düşme eğiliminde olmasına rağmen, Türkiye’de fiyatların artmaya devam etmesinin en önemli sebebinin tarımsal girdi maliyetlerindeki artış olduğunu kaydeden Şarman, “Gıda fiyatlarında dünyadan ayrışmamızın sebepleri var. Üretimdeki girdi kalemlerimiz kurla bağlantılı olduğundan kurdaki hareketlenmeden etkileniyoruz. Seçimden sonra kur yüzde 30-35’in üzerinde artış gösterdi.
Birçok maliyetin kurla ilgisi var. Bu nedenle döviz kuru, dünya ile ayrışmamızın önemli bir faktörü haline geldi” diye konuştu. Türkiye’de ürünlerin üretimden markete kadar birçok kez el değiştirdiğini belirten Şarman, “Türkiye’de 10-15 yıldır sürekli söylediğimiz ‘tarlada 1, rafta 5 lira’ söylemini ayırmamız lazım.
Sektör birliklerimiz bu ayrımı anlatmaya çalışıyor. İçinde olduğumuz durum; sadece tedarik zincirinin, değer zincirinin sağlıklı çalışmamasından kaynaklı bir durum değil. Tohum, gübre, ilaç, mazot zaten tarladaki ürünün maliyetini artırdı. Ancak tarladan sonra nakliye maliyetlerindeki, petrol fiyatlarındaki ve işçilik ücretlerinde, depo, mağaza kiralarındaki artışın, tarladan rafa gelinceye kadar geçtiği aşamalardaki maliyetlerin göz ardı edildiğini anlatmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
Şarman, “Tarımsal girdi enflasyonu yüzde 70’i aştı. 1 Ocak’tan itibaren mazot fiyatında ve asgari ücrette yüzde 90’dan fazla artış var. Tarım sektörü emek yoğun bir sektör. Gıda enflasyonu oranının TÜFE’de yüksek olduğu doğru, ancak tarımsal girdi enflasyonuyla ilgili rakam ortada. Girdi enflasyonu ister istemez tarımdan başlıyor ve bunu çözmemiz lazım. İşgücü maliyetlerinde ciddi artış var.
Türkiye’deki gıda firmaları çok ciddi ihracatçı firmalardır. Hep iç piyasa eksenli konuşuyoruz. Sürekli enflasyon olmasına rağmen, dövizdeki artış bu oranı yansıtmıyor. Dünyaya ihraç ettiğimiz ürünler aynı fiyatta duruyor, ancak içerde üretici sürekli artan enflasyonla muhatap. Bu sefer ihracat kapasiteniz zayıflıyor, kâr marjınız düşüyor ve ihraç edemez hale geliyorsunuz” diye konuştu.
“Dış finansmana yani krediye ulaşım hususunda kolaylık sağlanmasını istiyoruz” diyen Şarman, “Türkiye’de şu anda finansmana erişim çok temel bir sorun. Kredi faizleri ile bizim politika faizleri arasında fark var. Kredi bulmak için sıraya giriyorsunuz ve dolayısıyla zaten büyümeniz sınırlı.
Sözleşmeli tarımda çiftçimizin hali ortada, onlara verebileceğiniz kaynaklar sınırlı, bankadan borç alıp avans vereceksiniz. On yıllardır sistem böyleydi. Buralarda sıkıntı yaşıyoruz. 3 binden fazla KOBİ’den bahsediyoruz. Birçok işletmemiz aldığı krediyi hayvansal veya tarımsal üretim için küçük üreticilere avans olarak aktarıyor. Özellikle belirtmek istiyorum; ‘imtiyazlı faiz değil, krediye ulaşım kolaylaşsın’ istiyoruz” dedi.
Tarımsal üretimde dünyanın gittiği yönün verimlilik olduğunu, Türkiye’de teknoloji ve inovasyona önem verilmesi gerektiğinin altını çizen Şarman, “İki şey yapmamız lazım; maliyeti düşürmeli, verimliliği artırmalıyız. Maliyetleri bilimle; doğru tohumlarla, doğru gübrelerle düşüreceğiz. Diğer taraftan teknoloji ve inovasyonla yapacağız. Mekanik hasat yapacağız, bilgisayarla damla sulama yapacağız. Dünyada en yüksek verimliliği yakalayan ülke hegemonik güç olmuş.
Biz de Türkiye’de toplam faktör verimliliğine odaklanmalıyız” dedi. Şarman, enflasyonda kalıcı düşüşün ve istikrarın sağlanmasının sıkı para politikasının devam etmesine ve döviz kurlarındaki oynaklıkların, dolayısıyla üretim ve girdi maliyetlerinin düşmesine bağlı olacağını kaydetti. Şarman, “Enflasyonda kalıcı rahatlama için öncelikle gıda enflasyonunun gerilemesi gerekiyor ve bu da çiftçiye mazot, gübre ve yemde önemli tarımsal destek verilmesine bağlı” diye konuştu.
TGDF Yönetim Kurulu Başkan Vekili Dr. İsa Coşkun: Talep değil girdi temelli enflasyon
TGDF Yönetim Kurulu Başkan Vekili Dr. İsa Coşkun da maliyet artışlarının ihracatta avantajın kaybolmasına yol açtığını, sadece kur değil içerden kaynaklanan maliyetin de önemli bir unsur olduğunu söyledi. Coşkun, “Yurt dışı maliyetler nedeniyle ihracat yapmak zorlaşıyor.
Elektrik, doğalgaz, su, nakliye maliyeti gibi pek çok aşamada maliyet çok farklı ve maliyetler de giderek artıyor. Ayrıca son aşama olan perakende aşamasında kiralar ve personel maliyetleri yüksek. Burada kayıt dışılık da söz konusu olduğunda mevcut firmalar için rekabet büyük bir sorun oluşturuyor.” dedi. Coşkun, “Bizim yaşadığımız talep bazlı enflasyon değil, girdi kaynaklı enflasyon. Kur artınca et ve süt fiyatı artıyor.
Yem üretimimiz arttı, ancak yem ham maddelerinin hala yüzde 50’sini ithal ediyoruz. Makro ekonomik yapıdan dolayı kur değişkenlik gösterebiliyor. Nakliyede kullandığımız petrolü, fabrikada kullandığımız elektrik ve doğalgazı ithal ediyoruz. Bunlar etkileyemediğiniz unsurlar. Maliyet kaynaklı bir enflasyon yaşıyoruz. Enflasyonu yaşadığımız sürece, gıda fiyatları böyle gidecektir.”
“Tarımda verimlilik/üretim artışı önceliğimiz olmalı”
İklim değişikliği ve kuraklık nedeniyle tarım sektörünün önem kazandığının altını çizen TGDF Başkan Vekili Coşkun, tarım sektörünün selektif kredilerle desteklenmesinin önemine dikkat çekti. Coşkun, “Dünyanın her yerinde tarım ve gıda savunma kadar stratejik bir sektördür. Tarım sektöründe finansmana erişimi artırmak gerekiyor. Sadece KOBİ değil büyük firmalar bile krediye erişimde sıkıntı çekebiliyor. Elbette her sektör isteyebilir, ancak tarım sektörü öncelikli olmalıdır” şeklinde konuştu.